12 Kasım 2007 Pazartesi

Terör ve Gerçekler

Şırnak'tan gelip Diyarbakır'a kadar uzanan şehit haberleri, terörü yine gündemin birinci sırasına oturttu.

Şehit cenazeleriyle birlikte gelen resmi açıklamaların üzerinde fazla durmak istemiyorum, çünkü "kanları yerde kalmayacak, hesabı sorulacak" gibi boş laflar, kayıp haberleri kadar, hatta ondan da çok sinirlendiriyor insanı.

Türkiye bugün terörden en fazla etkilenen ülkelerden biri.

Aynı Türkiye terör konusunda, politikayı yıllardır oluşturamamış bir ülke.

Burada bir gerçeği bilmek gerek. Teröristle mücadele ayrı bir iştir. Daha çok polisiye önlemleri içermekle birlikte, onun da sosyal ve politik yönleri yok değildir.


Bu işi, siyasi iradeyle koordineli olarak, kolluk kuvvetleri ya da bu iş için özel oluşturulmuş birimler yürütür.

Ama salt teröristle mücadelenin bile başarıya erişmesi için bu işe yönelmiş özel gücün arkasında güçlü, kararlı bir siyasal iradenin bulunması zorunludur.

Türkiye'de böyle bir irade var mı? Sanırım ki aklı başında kişiler için bu konunun tartışılması bile abestir.

Konunun askere ihale edildiği Türkiye'de, "hayır siyasi iktidarın bir terör politikası vardır" diyen çıkarsa kendisine hemen sorun: "Nedir anlatsana?"

***

Türkiye'de işbaşında bulunan iktidar, ülkemizdeki teröre kendi kuzey bölgesinden destek verdiği bilinen Irak ile, terör ile ilgili bir anlaşma imzalıyor.

Anlaşmada, PKK lafta terör örgütü ilan ediliyor, ama terörün sınır ötesinden destek görmesine karşın herhangi bir önlem yok.

Bırakın komşunun somut önlem almasını bir yana, Türkiye'nin Birleşmiş Milletler Şartını'nın 51. maddesinde öngörülen "sıcak takip hakkı" daha da sınırlandırılmaktadır bu anlaşmayla.

Türkiye, Irak konusunda, ya kendisi gereken önlemleri almalı ya da konunun asıl muhataplarıyla konuşmalıdır.

Asıl muhataplardan Kuzey Irak yönetiminden çok, Irak'ın her bölgesinin gerçek hâkimi ABD ile konuşacak çok şey vardır.

ABD ile Türkiye'nin ortak çıkarlar konusunda, konuşup tartışacakları hususlar var. Bunu konuşmak illa posta koymak anlamını taşımıyor.

ABD yarın Irak'tan çekilirken Türkiye'ye büyük ölçüde ihtiyaç duyacaktır. ABD'nin Türkiye'deki üsleri hâlâ önemlerini korumaktadır. Bunlar Türkiye'nin elindeki kartlardır. İran ile ilişkileri daha da gerginleşecek olan ABD'nin bölgede Türkiye'nin dostluğuna gereksinimi de eldeki başka bir önemli koz.

Ama bütün bunları kullanabilmek için ABD'ye karşı bağımsız davranacak bir iktidar gerekli...

Bugün Türkiye'de öyle bir iktidar var mı?

***

Kısacası AKP'nin bugün ne bir Kürt politikası var ne de terör. İhale etmişler TSK'ye teröristle mücadele işini, gerisi içinse yan gelip yatıyorlar.

Yükü üstlenen TSK, hâlâ PKK'ye terörist demeyi reddeden DTP'yi ad vermeden eleştirince de karşı çıkılıyor.

Oysa DTP'yi bu tavrı dolayısıyla eleştirenler haklıdırlar. PKK terörü kesmeden konuyu siyasallaştıracak bir ortamın varlığını gördüğü için cesaretlenmektedir. Bu tavır da sorunun çözümü önündeki engellerden biridir.

Şimdi, şabloncu demokrat tavrıyla, "efendim DTP'liler oy alarak buraya geldiler, onlara karşı çıkmak demokratlık değildir" demenin anlamı yok.

Unutmayalım, Hitler de ilk kez iktidara oy alarak gelmişti.

Nitekim İspanya'da ETA'nın terörist niteliğini reddeden ve ona desteğini sürdüren Batasuna yöneticileri, mahkeme tarafından tutuklanmış bulunuyorlar.

Ama Claudia Roth gidip İspanya'ya demokrasi dersi vermeye kalkamıyor.

Konu İspanya'dan açılmışken bir yanılgıya daha değinmek istiyorum.

Eski Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök, Fikret Bila ile yaptığı uzun çok ilginç, yararlı söyleşisinde, "PKK sorununun AB üyeliği ile çözüleceğini" ileri sürüyordu.

Bu görüşe katılamadığımı belirtirken, İspanya'nın AB üyeliğinden sonra da ETA'nın terörünün sürdüğünü, üyeliğin terör üzerinde caydırıcı bir etkisi olmadığını belirtmek isterim.

Hatta, İspanya'nın AB üyeliği dönemindeki ETA terörü, nicelik itibarıyla, Franco dönemindekinden bile fazladır.

Ali Sirmen - Cumhuriyet

Hiç yorum yok: