12 Kasım 2007 Pazartesi

Narko Terörizm Raporu

Emniyet Genel Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Daire Başkanlığı terör örgütleri ile uyuşturucu kaçakçılığı arasındaki bağlantıyı açıkladı. Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Daire Başkanlığı tarafından hazırlanan raporda Birleşmiş Milletler kaynaklarına göre, yıllık küresel getirisi 500 milyar doları bulan uyuşturucu kaçakçılığının her suç organizasyonu için olduğu gibi terörist organizasyonlar için de çok cazip bir ekonomik kaynak olarak değerlendirilmekte olduğu vurgulandı.
11 Eylül sonrasında terörist organizasyonların finansal kaynaklarının uluslararası alanda yoğun bir inceleme altına alınmasının ve terörizmi destekleyen ülkelere karşı kınama kampanyası başlatılması neticesinde terör örgütlerinin kendilerini finanse etmek amacıyla uyuşturucu kaçakçılığına yöneldiği ifade edeline raporda şöyle denilmekte:
"Terörist organizasyonları destekleyen sivil toplum kuruluşlarının mali yardımlarını kesmesi ve uluslararası alanda terörist organizasyonların mal varlıklarına karşı etkili yasal önlemler alınması da terör örgütlerinin önümüzdeki dönemlerde uyuşturucu kaçakçılığına daha fazla karışması sonucunu beraberinde getirecektir."
Terör örgütlerinin tipik olarak kar amaçlı kurulmuş örgütler olmadığı hatırlatılan raporda, daha çok siyasi, ideolojik, dini amaçlı yayılım faaliyetleri sürdüren ve gerekirse bunun için şiddet, korkutma ve yıldırma yöntemlerine başvuran örgütler olduğu belirtilerek, "Anca giderek teröristlerle organize suçu birbirinden ayırt etmek zorlaşmaktadır. Çünkü bir çok olayda teröristlerin kar merkezli gruplar gibi hareket ettikleri gözlenmektedir. Dünyanın bunun bir çok örneklerine rastlanmaktadır" denilmekte.
Teröristlerle uyuşturucu kaçakçıları arasında sürekli ilişkilerin mevcut olduğuna dikkat çekilen raporda, "Bu ilişkiler gerekli imkan ve olanakları sağlamadan direk olarak uyuşturucu kaçakçılığıyla iştigal etmeye kadar varmaktadır. Dolayısıyla bu ilişkiden her iki taraf da yararlanmaktadır. Uyuşturucu kaçakçıları teröristlerin askeri yöntemleri, silah tedarikleri ve gizli örgütlere giriş imkanlarından yararlanmakta. Terörist organizasyonlar ise uyuşturucuyu bir gelir kaynağı olarak kullanmakta ve elde edilen kara paranın aklanmasında uyuşturucu kaçakçılarının yöntemleri ve yeteneklerinden azami derecede istifada etmekte" şeklinde görüş belirtilmekte.
Terör örgütlerinin, uyuşturucu kaçakçılığının tüm toplumlarda bir insanlık suçu olarak görülmesi nedeniyle imajlarının zedelenmemesi için gizli tuttukları belirtilen raporda şu görüşlere yer verildi:
"Türkiye geçmişte ve günümüzde terör örgütlerinin eylemlerine hedef olmuştur. Başarı ile yürütülen mücadele neticesinde uyuşturucu madde suçlarının her safhasında yer alarak finansal destek sağladıkları tespit edilmiştir. PKK/Kongra-Gel, Asala, DHKP/C ve TKP/ML terör örgütlerinin uyuşturucu suçlarına karıştığını uluslararası raporlar, Türkiye'de gerçekleştirilen uyuşturucu madde operasyonlarında yakalanan şahısların ifadeleri, terör örgütleri ile bağlantılı suç kayıtları, örgüte ait sığınak/hücre evlerinde ele geçirilen uyuşturucu maddeler ve dokümanlardaki uyuşturucu alış verişinin para kayıtları açıkça ortaya koymaktadır. 2002 ve 2003 yılları içerisinde yapılan güncel operasyonlarda da PKK/Kongra-Gel terör örgütünün, uyuşturucu kaçakçılığı yapmaya devam ettiği teyit edilmiştir."
PKK/KONGRA -GEL :Terör örgütü uyuşturucu üretimi, kaçakçılığı ve pazarlamasına ilişkin faaliyetlerini uzun zaman Türkiye ve dünya kamuoyundan gizlemeye çalışmıştır. Uyuşturucuyla ilgili faaliyetlerini örgütte ulaşılması zor olan yönetici kadro kontrol etmiştir. Örgütte uyuşturucu işinde deşifre olmamış ve PKK ilişkisi pek bilinmeyen şahıslar kullanılmıştır. Ancak PKK/KONGRA-GEL lideri Abdullah Öcalan'ın ifadelerinde itiraf etmesi ve KOM uzman personeli tarafından hazırlanan somut delil ve raporlarının ısrarla ulusal ve uluslararası gündeme taşınması neticesinde PKK(KONGRA-GEL) terör örgütünün uyuşturucu suçlarına karıştığı ortaya konmuştur.
PKK/KONGRA-GEL terör örgütünün uyuşturucu madde kaçakçılığı yaptığı, Abdullah Öcalan, Şemdil Sakık gibi örgütünün en üst düzey yöneticileri tarafından bizzat itiraf edilmiştir. Abdullah Öcalan, İmralı Adası'nda yargılanırken mahkeme başkanının sorusu üzerine örgütünün parasının 200 milyon dolar civarında olduğunu söylemiştir. Örgütün uyuşturucu ticareti yapıp yapmadığı şeklindeki soruyu cevaplandırırken de Öcalan, "Hatta Behçet Cantürk de örgütümüze yardımda bulunuyordu. Yüksekova'da Cihangir ağa, Mardin de Türk ailesi ile Kahramanlar ailesinden örgüt para tahsis etmiştir. Bunun dışında ismini bilmediğimim çok sayıda işadamından da para temin edilmektedir. Ayrıca Başkale, Hakkari bölgesindeki uyuşturucu ticareti ile ilgili olarak silah ve hayvan de dahildir, bu gibi işleri yapanlardan örgüt adına Ferhat kod adlı Osman Öcalan tarafından para tahsil edilmektedir. Ayrıca sınır boylarında örgüte ait gümrük birimleri adı altında oluşumlar vardır. Paraları bunlar tahsil etmektedir. Sınırlarda kaçakçılardan vergi adı altında para alınmaktadır. Bunun dışında İran/Makü bölgesinden uyuşturucu ticaretinin iyi para getirdiği bildirilmesine rağmen kabul etmedim. Buna rağmen başta kardeşim olmak üzere bazı kadroların İran, Zağros ve Romanya üzerinden Avrupa'ya uyuşturucu sevk ettiğini öğrendim. Bu işlerle uğraşmamalarını tembih ettim. Ancak belli bir noktada örgütü tam kontrol edemediğim aşikar" şeklinde itirafta bulunmuştur.
TBMM İnsan Hakları Komisyonu Başkanı ve beraberindeki heyet, Diyarbakır Cezaevi'nde Şemdin Sakık ile bir görüşme yapmışlardır. Sakık, günümüze de ışık tutan şu çarpıcı bilgileri aktarmıştır:
"Bizim paramızın kaynağı uyuşturucu kaçakçılığındandı. Türkiye-Ortadoğu eksenindeki uyuşturucu kaçakçılığından PKK ve Apo, hep önemli pay aldı. bu paralarla silah satın aldık"
ASALA: 01980'li yıllarda Türk Yurtdışı misyon görevlilerine yönelik saldırıları ile dikkat çeken örgütünün etnik yakınlık nedeniyle Cantürk organizasyonu tarafından desteklendiği, Cantürkler'in çok sayıda ASALA mensubu ile ilişki içerisinde olduğu tespit edilmiştir. "Babalar Operasyonu" çerçevesinde gözaltına alınan şahıslar,"Orly katliamının sanıklarından Oyannes Semerciyan'ın Behcet Cantürk'ün dayısı olduğunu, 1980'li yıllarda Suriye üzerinden Kıbrıs'tan ASALA örgütü vasıtasıyla eroin kaçakçılığı yaptığını ve Cantürkler'in kendisine yardımcı olduğunu, 1981 yılında İtalya'dan 15 bin tabanca getirdiklerini ve bunlardan 2 bin adetini İran'a verip karşılığında baz morfin aldıklarını, 12 Eylül'den önce organizasyonun liderinin Marsilya ve Hollanda'ya yerleşmiş bulunan annesinin akrabaları ile devamlı irtibatlı olduğunu, onların sayesinde TIR araçlarıyla Trabzon ve İstanbul üzerinden Devrimci Demokratik Kültür Dernekleri (DDKD) ve Ermeni Örgütlerine silah temin ettiği ve bunlardan elde edilen paralarla eroin aldığını" beyan etmişlerdir.
DHKP-C: DHKP/C örgütünün faaliyetlerinin devam ettirebilmek için yasadışı yollardan gelir temin ettiği bilinmektedir. Örgütünün uyuşturucu ve silah kaçakçılığı yaptığı, örgütsel ilişkileri bu yolla kullanarak bu yolla büyük paralar elde ettiği değerlendirilmektedir. 18 Mart 1995 tarihinde İstanbul ilinde, Almanya'da bulunan örgüt lideri Dursun Karataş ve üst düzey Merkez Komite mensubunun talimatı ile yurtdışına çıkma hazırlığı içinde bulunan DHKP/C örgüt mensupları 10 kilogram eroin ile birlikte gözaltına alınmış, devam eden operasyonel çalışmalar ve şahısların sorgulanması sonucu uyuşturucunun yurtdışına pazarlanarak örgüte gelir temin edileceği ve bu durumdan örgüt üst düzey kadrosunun da haberdar olduğu öğrenilmiştir.
Mersin ilinde faaliyet gösteren bazı ihracatçı firmalarının kurmuş oldukları değişik paravan şirketler vasıtasıyla uyuşturucu madde kaçakçılığı yaptıklarının tespit edilmesi üzerine 22.09.1998 tarihinde gerçekleştirilen operasyon sonucunda Sılkeborg isimli gemideki konteynır boşaltılırken konteynırda yapılan aramada meyve konsantresi, konserve tenekelerin içerisinde 602 kg 603 gr kokain maddesi ele geçirilmiş, olayla ilgili olarak 8 sanık gözaltına alınmıştır. Olayın birinci sanığının THKP/C Dev-Yol örgütünün Adana il genel sorumlusu olduğu, örgüt faaliyetleri ile ilgili olarak daha önce tutuklandığı, ikinci sanığının THKP/C Dev-Yol örgütünün üyesi olduğu ve örgüt faaliyetleri ile ilgili olarak daha önce tutuklandığı, üçüncüsünün Zaza Kadir kod adıyla THKP/C Dev Yol örgütü mensubu olduğu, THKP/C Dev Yol örgütüne ait silahları naklederken tutuklandığı anlaşılmıştır.
TKP-ML: TKP/ML Konferans ve TKP(ML) DABK örgütleri arasında 1993 yılında hizipçilik tartışmaları başlamıştır. Olağanüstü Parti Konferansı (OPK) sonrasında yediye karşı sekiz üye ile merkez komitede çoğunluğu sağlayan Konferansiçı kanat Aralık 1993-Ocak 1994 tarihleri arasında İstanbul illinde güvenlik güçlerince gerçekleştirilen operasyonlarda Konferans kökenli dört Merkez Komite (MK) üyesinin yakalanması sonucu, çoğunluğu inisiyatifi kaybetmiştir. Merkez komite içinde başlayan bu tartışmalar kısa sürede Türkiye İşçi Köylü Kurtuluşu Ordusu (TİKKO) bünyesine de yansımıştır.
Bu aşamada Konferansçı grubu tasfiye hazırlığında olan DABK grubu, OPK'da ele alınan örgütün kamuoyunda prestijini düşüreceği gerekçesiyle gizli tutularak dondurulan ve örgütün Geçici Birleşik Merkez Komite (GBMK) adı altına birleşmeden önce 1991 yılında, konferansçı Kanadın üst düzey militanlarının da karıştığı uyuşturucu ticaretini örgüt içerisinde tekrar gündeme getirmiştir.
Uyuşturucu konusunun örgüt içerisinde açıklanmasından sonra tasfiye edileceklerini anlayan Konferans kökenli Yusuf Köse liderliğindeki 30-40 kişi TİKKO grubu, 14 Nisan 1994 tarihinde Tunceli kırsalında DABK grubunun darbeci ve tasfiyeci olarak niteleyerek ayrılığını ilan etmiştir. Böylece TKP/ML örgütünde 1994'ten sonra iki gruba ayrılma süreci başlamıştır.
8 Aralık 1993 günü İstanbul Emniyet Müdürlüğünce TKP/ML-Tikko örgütüne yönelik yapılan operasyonlarda yakalanarak gözaltına alınan bir şahıs sorgulamasında, "Örgütün Merkez Komite Üyesi ve Şehir Askeri Örgütlenme ile Lojistik Destek Sorumlusunun kendisine eroin pazarlamasını teklif ettiğini, kendisinin de bu konuyu hemşehrisi olan başka bir militana açtığını, bu şahıs aracılığıyla İran uyruklu bir kişi vasıtasıyla 130 kilo eroini Hollanda'ya gönderdiklerini, eroinden elde edilecek paranın yüzde 70'ini İranlı şahsın, yüzde 30'unu ise örgütünün lojistik destek sorumlusunun alacağını, gönderdikleri eroin parası gelmeyince 1991 yılı içerisinde lojistik destek sorumlusunun talimatıyla Hollanda'ya gittiği, burada Almanya'dan gelen iki kişi ile buluştuğunu, bu şahıslardan aldığı 150 bin Hollanda Florini, 150 bin markı ve 80 bin İsviçre frangını getirerek lojistik destek sorumlusuna verdiğini, geri kalan paranın da peyder pey lojistik destek sorumlusuna geldiğini, toplam 4 milyon 550 bin Hollanda florini olduğu" beyan etmiştir.
Raporda, Ulusal Güvenlik Kuvvetlerince PKK/KONGRA-GEL, ASALA, TKP/ML ve DHKP/C terör örgütleriyle bağlantılı olduğu tespit edilen 1984 yılından günümüze kadar gerçekleşen toplam 327 uyuşturucu madde kaçakçılığı olayının tespit edildiği bildirilmekte.

Emniyet Genel Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Daire Başkanlığı terör örgütleri ile uyuşturucu kaçakçılığı arasındaki bağlantıyı açıkladı. Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Daire Başkanlığı tarafından hazırlanan raporda Birleşmiş Milletler kaynaklarına göre, yıllık küresel getirisi 500 milyar doları bulan uyuşturucu kaçakçılığının her suç organizasyonu için olduğu gibi terörist organizasyonlar için de çok cazip bir ekonomik kaynak olarak değerlendirilmekte olduğu vurgulandı.
11 Eylül sonrasında terörist organizasyonların finansal kaynaklarının uluslararası alanda yoğun bir inceleme altına alınmasının ve terörizmi destekleyen ülkelere karşı kınama kampanyası başlatılması neticesinde terör örgütlerinin kendilerini finanse etmek amacıyla uyuşturucu kaçakçılığına yöneldiği ifade edeline raporda şöyle denilmekte:
"Terörist organizasyonları destekleyen sivil toplum kuruluşlarının mali yardımlarını kesmesi ve uluslararası alanda terörist organizasyonların mal varlıklarına karşı etkili yasal önlemler alınması da terör örgütlerinin önümüzdeki dönemlerde uyuşturucu kaçakçılığına daha fazla karışması sonucunu beraberinde getirecektir."
Terör örgütlerinin tipik olarak kar amaçlı kurulmuş örgütler olmadığı hatırlatılan raporda, daha çok siyasi, ideolojik, dini amaçlı yayılım faaliyetleri sürdüren ve gerekirse bunun için şiddet, korkutma ve yıldırma yöntemlerine başvuran örgütler olduğu belirtilerek, "Anca giderek teröristlerle organize suçu birbirinden ayırt etmek zorlaşmaktadır. Çünkü bir çok olayda teröristlerin kar merkezli gruplar gibi hareket ettikleri gözlenmektedir. Dünyanın bunun bir çok örneklerine rastlanmaktadır" denilmekte.
Teröristlerle uyuşturucu kaçakçıları arasında sürekli ilişkilerin mevcut olduğuna dikkat çekilen raporda, "Bu ilişkiler gerekli imkan ve olanakları sağlamadan direk olarak uyuşturucu kaçakçılığıyla iştigal etmeye kadar varmaktadır. Dolayısıyla bu ilişkiden her iki taraf da yararlanmaktadır. Uyuşturucu kaçakçıları teröristlerin askeri yöntemleri, silah tedarikleri ve gizli örgütlere giriş imkanlarından yararlanmakta. Terörist organizasyonlar ise uyuşturucuyu bir gelir kaynağı olarak kullanmakta ve elde edilen kara paranın aklanmasında uyuşturucu kaçakçılarının yöntemleri ve yeteneklerinden azami derecede istifada etmekte" şeklinde görüş belirtilmekte.
Terör örgütlerinin, uyuşturucu kaçakçılığının tüm toplumlarda bir insanlık suçu olarak görülmesi nedeniyle imajlarının zedelenmemesi için gizli tuttukları belirtilen raporda şu görüşlere yer verildi:
"Türkiye geçmişte ve günümüzde terör örgütlerinin eylemlerine hedef olmuştur. Başarı ile yürütülen mücadele neticesinde uyuşturucu madde suçlarının her safhasında yer alarak finansal destek sağladıkları tespit edilmiştir. PKK/Kongra-Gel, Asala, DHKP/C ve TKP/ML terör örgütlerinin uyuşturucu suçlarına karıştığını uluslararası raporlar, Türkiye'de gerçekleştirilen uyuşturucu madde operasyonlarında yakalanan şahısların ifadeleri, terör örgütleri ile bağlantılı suç kayıtları, örgüte ait sığınak/hücre evlerinde ele geçirilen uyuşturucu maddeler ve dokümanlardaki uyuşturucu alış verişinin para kayıtları açıkça ortaya koymaktadır. 2002 ve 2003 yılları içerisinde yapılan güncel operasyonlarda da PKK/Kongra-Gel terör örgütünün, uyuşturucu kaçakçılığı yapmaya devam ettiği teyit edilmiştir."
PKK/KONGRA -GEL :Terör örgütü uyuşturucu üretimi, kaçakçılığı ve pazarlamasına ilişkin faaliyetlerini uzun zaman Türkiye ve dünya kamuoyundan gizlemeye çalışmıştır. Uyuşturucuyla ilgili faaliyetlerini örgütte ulaşılması zor olan yönetici kadro kontrol etmiştir. Örgütte uyuşturucu işinde deşifre olmamış ve PKK ilişkisi pek bilinmeyen şahıslar kullanılmıştır. Ancak PKK/KONGRA-GEL lideri Abdullah Öcalan'ın ifadelerinde itiraf etmesi ve KOM uzman personeli tarafından hazırlanan somut delil ve raporlarının ısrarla ulusal ve uluslararası gündeme taşınması neticesinde PKK(KONGRA-GEL) terör örgütünün uyuşturucu suçlarına karıştığı ortaya konmuştur.
PKK/KONGRA-GEL terör örgütünün uyuşturucu madde kaçakçılığı yaptığı, Abdullah Öcalan, Şemdil Sakık gibi örgütünün en üst düzey yöneticileri tarafından bizzat itiraf edilmiştir. Abdullah Öcalan, İmralı Adası'nda yargılanırken mahkeme başkanının sorusu üzerine örgütünün parasının 200 milyon dolar civarında olduğunu söylemiştir. Örgütün uyuşturucu ticareti yapıp yapmadığı şeklindeki soruyu cevaplandırırken de Öcalan, "Hatta Behçet Cantürk de örgütümüze yardımda bulunuyordu. Yüksekova'da Cihangir ağa, Mardin de Türk ailesi ile Kahramanlar ailesinden örgüt para tahsis etmiştir. Bunun dışında ismini bilmediğimim çok sayıda işadamından da para temin edilmektedir. Ayrıca Başkale, Hakkari bölgesindeki uyuşturucu ticareti ile ilgili olarak silah ve hayvan de dahildir, bu gibi işleri yapanlardan örgüt adına Ferhat kod adlı Osman Öcalan tarafından para tahsil edilmektedir. Ayrıca sınır boylarında örgüte ait gümrük birimleri adı altında oluşumlar vardır. Paraları bunlar tahsil etmektedir. Sınırlarda kaçakçılardan vergi adı altında para alınmaktadır. Bunun dışında İran/Makü bölgesinden uyuşturucu ticaretinin iyi para getirdiği bildirilmesine rağmen kabul etmedim. Buna rağmen başta kardeşim olmak üzere bazı kadroların İran, Zağros ve Romanya üzerinden Avrupa'ya uyuşturucu sevk ettiğini öğrendim. Bu işlerle uğraşmamalarını tembih ettim. Ancak belli bir noktada örgütü tam kontrol edemediğim aşikar" şeklinde itirafta bulunmuştur.
TBMM İnsan Hakları Komisyonu Başkanı ve beraberindeki heyet, Diyarbakır Cezaevi'nde Şemdin Sakık ile bir görüşme yapmışlardır. Sakık, günümüze de ışık tutan şu çarpıcı bilgileri aktarmıştır:
"Bizim paramızın kaynağı uyuşturucu kaçakçılığındandı. Türkiye-Ortadoğu eksenindeki uyuşturucu kaçakçılığından PKK ve Apo, hep önemli pay aldı. bu paralarla silah satın aldık"
ASALA: 01980'li yıllarda Türk Yurtdışı misyon görevlilerine yönelik saldırıları ile dikkat çeken örgütünün etnik yakınlık nedeniyle Cantürk organizasyonu tarafından desteklendiği, Cantürkler'in çok sayıda ASALA mensubu ile ilişki içerisinde olduğu tespit edilmiştir. "Babalar Operasyonu" çerçevesinde gözaltına alınan şahıslar,"Orly katliamının sanıklarından Oyannes Semerciyan'ın Behcet Cantürk'ün dayısı olduğunu, 1980'li yıllarda Suriye üzerinden Kıbrıs'tan ASALA örgütü vasıtasıyla eroin kaçakçılığı yaptığını ve Cantürkler'in kendisine yardımcı olduğunu, 1981 yılında İtalya'dan 15 bin tabanca getirdiklerini ve bunlardan 2 bin adetini İran'a verip karşılığında baz morfin aldıklarını, 12 Eylül'den önce organizasyonun liderinin Marsilya ve Hollanda'ya yerleşmiş bulunan annesinin akrabaları ile devamlı irtibatlı olduğunu, onların sayesinde TIR araçlarıyla Trabzon ve İstanbul üzerinden Devrimci Demokratik Kültür Dernekleri (DDKD) ve Ermeni Örgütlerine silah temin ettiği ve bunlardan elde edilen paralarla eroin aldığını" beyan etmişlerdir.
DHKP-C: DHKP/C örgütünün faaliyetlerinin devam ettirebilmek için yasadışı yollardan gelir temin ettiği bilinmektedir. Örgütünün uyuşturucu ve silah kaçakçılığı yaptığı, örgütsel ilişkileri bu yolla kullanarak bu yolla büyük paralar elde ettiği değerlendirilmektedir. 18 Mart 1995 tarihinde İstanbul ilinde, Almanya'da bulunan örgüt lideri Dursun Karataş ve üst düzey Merkez Komite mensubunun talimatı ile yurtdışına çıkma hazırlığı içinde bulunan DHKP/C örgüt mensupları 10 kilogram eroin ile birlikte gözaltına alınmış, devam eden operasyonel çalışmalar ve şahısların sorgulanması sonucu uyuşturucunun yurtdışına pazarlanarak örgüte gelir temin edileceği ve bu durumdan örgüt üst düzey kadrosunun da haberdar olduğu öğrenilmiştir.
Mersin ilinde faaliyet gösteren bazı ihracatçı firmalarının kurmuş oldukları değişik paravan şirketler vasıtasıyla uyuşturucu madde kaçakçılığı yaptıklarının tespit edilmesi üzerine 22.09.1998 tarihinde gerçekleştirilen operasyon sonucunda Sılkeborg isimli gemideki konteynır boşaltılırken konteynırda yapılan aramada meyve konsantresi, konserve tenekelerin içerisinde 602 kg 603 gr kokain maddesi ele geçirilmiş, olayla ilgili olarak 8 sanık gözaltına alınmıştır. Olayın birinci sanığının THKP/C Dev-Yol örgütünün Adana il genel sorumlusu olduğu, örgüt faaliyetleri ile ilgili olarak daha önce tutuklandığı, ikinci sanığının THKP/C Dev-Yol örgütünün üyesi olduğu ve örgüt faaliyetleri ile ilgili olarak daha önce tutuklandığı, üçüncüsünün Zaza Kadir kod adıyla THKP/C Dev Yol örgütü mensubu olduğu, THKP/C Dev Yol örgütüne ait silahları naklederken tutuklandığı anlaşılmıştır.
TKP-ML: TKP/ML Konferans ve TKP(ML) DABK örgütleri arasında 1993 yılında hizipçilik tartışmaları başlamıştır. Olağanüstü Parti Konferansı (OPK) sonrasında yediye karşı sekiz üye ile merkez komitede çoğunluğu sağlayan Konferansiçı kanat Aralık 1993-Ocak 1994 tarihleri arasında İstanbul illinde güvenlik güçlerince gerçekleştirilen operasyonlarda Konferans kökenli dört Merkez Komite (MK) üyesinin yakalanması sonucu, çoğunluğu inisiyatifi kaybetmiştir. Merkez komite içinde başlayan bu tartışmalar kısa sürede Türkiye İşçi Köylü Kurtuluşu Ordusu (TİKKO) bünyesine de yansımıştır.
Bu aşamada Konferansçı grubu tasfiye hazırlığında olan DABK grubu, OPK'da ele alınan örgütün kamuoyunda prestijini düşüreceği gerekçesiyle gizli tutularak dondurulan ve örgütün Geçici Birleşik Merkez Komite (GBMK) adı altına birleşmeden önce 1991 yılında, konferansçı Kanadın üst düzey militanlarının da karıştığı uyuşturucu ticaretini örgüt içerisinde tekrar gündeme getirmiştir.
Uyuşturucu konusunun örgüt içerisinde açıklanmasından sonra tasfiye edileceklerini anlayan Konferans kökenli Yusuf Köse liderliğindeki 30-40 kişi TİKKO grubu, 14 Nisan 1994 tarihinde Tunceli kırsalında DABK grubunun darbeci ve tasfiyeci olarak niteleyerek ayrılığını ilan etmiştir. Böylece TKP/ML örgütünde 1994'ten sonra iki gruba ayrılma süreci başlamıştır.
8 Aralık 1993 günü İstanbul Emniyet Müdürlüğünce TKP/ML-Tikko örgütüne yönelik yapılan operasyonlarda yakalanarak gözaltına alınan bir şahıs sorgulamasında, "Örgütün Merkez Komite Üyesi ve Şehir Askeri Örgütlenme ile Lojistik Destek Sorumlusunun kendisine eroin pazarlamasını teklif ettiğini, kendisinin de bu konuyu hemşehrisi olan başka bir militana açtığını, bu şahıs aracılığıyla İran uyruklu bir kişi vasıtasıyla 130 kilo eroini Hollanda'ya gönderdiklerini, eroinden elde edilecek paranın yüzde 70'ini İranlı şahsın, yüzde 30'unu ise örgütünün lojistik destek sorumlusunun alacağını, gönderdikleri eroin parası gelmeyince 1991 yılı içerisinde lojistik destek sorumlusunun talimatıyla Hollanda'ya gittiği, burada Almanya'dan gelen iki kişi ile buluştuğunu, bu şahıslardan aldığı 150 bin Hollanda Florini, 150 bin markı ve 80 bin İsviçre frangını getirerek lojistik destek sorumlusuna verdiğini, geri kalan paranın da peyder pey lojistik destek sorumlusuna geldiğini, toplam 4 milyon 550 bin Hollanda florini olduğu" beyan etmiştir.
Raporda, Ulusal Güvenlik Kuvvetlerince PKK/KONGRA-GEL, ASALA, TKP/ML ve DHKP/C terör örgütleriyle bağlantılı olduğu tespit edilen 1984 yılından günümüze kadar gerçekleşen toplam 327 uyuşturucu madde kaçakçılığı olayının tespit edildiği bildirilmekte.

Emniyet Genel Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Daire Başkanlığı terör örgütleri ile uyuşturucu kaçakçılığı arasındaki bağlantıyı açıkladı. Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Daire Başkanlığı tarafından hazırlanan raporda Birleşmiş Milletler kaynaklarına göre, yıllık küresel getirisi 500 milyar doları bulan uyuşturucu kaçakçılığının her suç organizasyonu için olduğu gibi terörist organizasyonlar için de çok cazip bir ekonomik kaynak olarak değerlendirilmekte olduğu vurgulandı.
11 Eylül sonrasında terörist organizasyonların finansal kaynaklarının uluslararası alanda yoğun bir inceleme altına alınmasının ve terörizmi destekleyen ülkelere karşı kınama kampanyası başlatılması neticesinde terör örgütlerinin kendilerini finanse etmek amacıyla uyuşturucu kaçakçılığına yöneldiği ifade edeline raporda şöyle denilmekte:
"Terörist organizasyonları destekleyen sivil toplum kuruluşlarının mali yardımlarını kesmesi ve uluslararası alanda terörist organizasyonların mal varlıklarına karşı etkili yasal önlemler alınması da terör örgütlerinin önümüzdeki dönemlerde uyuşturucu kaçakçılığına daha fazla karışması sonucunu beraberinde getirecektir."
Terör örgütlerinin tipik olarak kar amaçlı kurulmuş örgütler olmadığı hatırlatılan raporda, daha çok siyasi, ideolojik, dini amaçlı yayılım faaliyetleri sürdüren ve gerekirse bunun için şiddet, korkutma ve yıldırma yöntemlerine başvuran örgütler olduğu belirtilerek, "Anca giderek teröristlerle organize suçu birbirinden ayırt etmek zorlaşmaktadır. Çünkü bir çok olayda teröristlerin kar merkezli gruplar gibi hareket ettikleri gözlenmektedir. Dünyanın bunun bir çok örneklerine rastlanmaktadır" denilmekte.
Teröristlerle uyuşturucu kaçakçıları arasında sürekli ilişkilerin mevcut olduğuna dikkat çekilen raporda, "Bu ilişkiler gerekli imkan ve olanakları sağlamadan direk olarak uyuşturucu kaçakçılığıyla iştigal etmeye kadar varmaktadır. Dolayısıyla bu ilişkiden her iki taraf da yararlanmaktadır. Uyuşturucu kaçakçıları teröristlerin askeri yöntemleri, silah tedarikleri ve gizli örgütlere giriş imkanlarından yararlanmakta. Terörist organizasyonlar ise uyuşturucuyu bir gelir kaynağı olarak kullanmakta ve elde edilen kara paranın aklanmasında uyuşturucu kaçakçılarının yöntemleri ve yeteneklerinden azami derecede istifada etmekte" şeklinde görüş belirtilmekte.
Terör örgütlerinin, uyuşturucu kaçakçılığının tüm toplumlarda bir insanlık suçu olarak görülmesi nedeniyle imajlarının zedelenmemesi için gizli tuttukları belirtilen raporda şu görüşlere yer verildi:
"Türkiye geçmişte ve günümüzde terör örgütlerinin eylemlerine hedef olmuştur. Başarı ile yürütülen mücadele neticesinde uyuşturucu madde suçlarının her safhasında yer alarak finansal destek sağladıkları tespit edilmiştir. PKK/Kongra-Gel, Asala, DHKP/C ve TKP/ML terör örgütlerinin uyuşturucu suçlarına karıştığını uluslararası raporlar, Türkiye'de gerçekleştirilen uyuşturucu madde operasyonlarında yakalanan şahısların ifadeleri, terör örgütleri ile bağlantılı suç kayıtları, örgüte ait sığınak/hücre evlerinde ele geçirilen uyuşturucu maddeler ve dokümanlardaki uyuşturucu alış verişinin para kayıtları açıkça ortaya koymaktadır. 2002 ve 2003 yılları içerisinde yapılan güncel operasyonlarda da PKK/Kongra-Gel terör örgütünün, uyuşturucu kaçakçılığı yapmaya devam ettiği teyit edilmiştir."
PKK/KONGRA -GEL :Terör örgütü uyuşturucu üretimi, kaçakçılığı ve pazarlamasına ilişkin faaliyetlerini uzun zaman Türkiye ve dünya kamuoyundan gizlemeye çalışmıştır. Uyuşturucuyla ilgili faaliyetlerini örgütte ulaşılması zor olan yönetici kadro kontrol etmiştir. Örgütte uyuşturucu işinde deşifre olmamış ve PKK ilişkisi pek bilinmeyen şahıslar kullanılmıştır. Ancak PKK/KONGRA-GEL lideri Abdullah Öcalan'ın ifadelerinde itiraf etmesi ve KOM uzman personeli tarafından hazırlanan somut delil ve raporlarının ısrarla ulusal ve uluslararası gündeme taşınması neticesinde PKK(KONGRA-GEL) terör örgütünün uyuşturucu suçlarına karıştığı ortaya konmuştur.
PKK/KONGRA-GEL terör örgütünün uyuşturucu madde kaçakçılığı yaptığı, Abdullah Öcalan, Şemdil Sakık gibi örgütünün en üst düzey yöneticileri tarafından bizzat itiraf edilmiştir. Abdullah Öcalan, İmralı Adası'nda yargılanırken mahkeme başkanının sorusu üzerine örgütünün parasının 200 milyon dolar civarında olduğunu söylemiştir. Örgütün uyuşturucu ticareti yapıp yapmadığı şeklindeki soruyu cevaplandırırken de Öcalan, "Hatta Behçet Cantürk de örgütümüze yardımda bulunuyordu. Yüksekova'da Cihangir ağa, Mardin de Türk ailesi ile Kahramanlar ailesinden örgüt para tahsis etmiştir. Bunun dışında ismini bilmediğimim çok sayıda işadamından da para temin edilmektedir. Ayrıca Başkale, Hakkari bölgesindeki uyuşturucu ticareti ile ilgili olarak silah ve hayvan de dahildir, bu gibi işleri yapanlardan örgüt adına Ferhat kod adlı Osman Öcalan tarafından para tahsil edilmektedir. Ayrıca sınır boylarında örgüte ait gümrük birimleri adı altında oluşumlar vardır. Paraları bunlar tahsil etmektedir. Sınırlarda kaçakçılardan vergi adı altında para alınmaktadır. Bunun dışında İran/Makü bölgesinden uyuşturucu ticaretinin iyi para getirdiği bildirilmesine rağmen kabul etmedim. Buna rağmen başta kardeşim olmak üzere bazı kadroların İran, Zağros ve Romanya üzerinden Avrupa'ya uyuşturucu sevk ettiğini öğrendim. Bu işlerle uğraşmamalarını tembih ettim. Ancak belli bir noktada örgütü tam kontrol edemediğim aşikar" şeklinde itirafta bulunmuştur.
TBMM İnsan Hakları Komisyonu Başkanı ve beraberindeki heyet, Diyarbakır Cezaevi'nde Şemdin Sakık ile bir görüşme yapmışlardır. Sakık, günümüze de ışık tutan şu çarpıcı bilgileri aktarmıştır:
"Bizim paramızın kaynağı uyuşturucu kaçakçılığındandı. Türkiye-Ortadoğu eksenindeki uyuşturucu kaçakçılığından PKK ve Apo, hep önemli pay aldı. bu paralarla silah satın aldık"
ASALA: 01980'li yıllarda Türk Yurtdışı misyon görevlilerine yönelik saldırıları ile dikkat çeken örgütünün etnik yakınlık nedeniyle Cantürk organizasyonu tarafından desteklendiği, Cantürkler'in çok sayıda ASALA mensubu ile ilişki içerisinde olduğu tespit edilmiştir. "Babalar Operasyonu" çerçevesinde gözaltına alınan şahıslar,"Orly katliamının sanıklarından Oyannes Semerciyan'ın Behcet Cantürk'ün dayısı olduğunu, 1980'li yıllarda Suriye üzerinden Kıbrıs'tan ASALA örgütü vasıtasıyla eroin kaçakçılığı yaptığını ve Cantürkler'in kendisine yardımcı olduğunu, 1981 yılında İtalya'dan 15 bin tabanca getirdiklerini ve bunlardan 2 bin adetini İran'a verip karşılığında baz morfin aldıklarını, 12 Eylül'den önce organizasyonun liderinin Marsilya ve Hollanda'ya yerleşmiş bulunan annesinin akrabaları ile devamlı irtibatlı olduğunu, onların sayesinde TIR araçlarıyla Trabzon ve İstanbul üzerinden Devrimci Demokratik Kültür Dernekleri (DDKD) ve Ermeni Örgütlerine silah temin ettiği ve bunlardan elde edilen paralarla eroin aldığını" beyan etmişlerdir.
DHKP-C: DHKP/C örgütünün faaliyetlerinin devam ettirebilmek için yasadışı yollardan gelir temin ettiği bilinmektedir. Örgütünün uyuşturucu ve silah kaçakçılığı yaptığı, örgütsel ilişkileri bu yolla kullanarak bu yolla büyük paralar elde ettiği değerlendirilmektedir. 18 Mart 1995 tarihinde İstanbul ilinde, Almanya'da bulunan örgüt lideri Dursun Karataş ve üst düzey Merkez Komite mensubunun talimatı ile yurtdışına çıkma hazırlığı içinde bulunan DHKP/C örgüt mensupları 10 kilogram eroin ile birlikte gözaltına alınmış, devam eden operasyonel çalışmalar ve şahısların sorgulanması sonucu uyuşturucunun yurtdışına pazarlanarak örgüte gelir temin edileceği ve bu durumdan örgüt üst düzey kadrosunun da haberdar olduğu öğrenilmiştir.
Mersin ilinde faaliyet gösteren bazı ihracatçı firmalarının kurmuş oldukları değişik paravan şirketler vasıtasıyla uyuşturucu madde kaçakçılığı yaptıklarının tespit edilmesi üzerine 22.09.1998 tarihinde gerçekleştirilen operasyon sonucunda Sılkeborg isimli gemideki konteynır boşaltılırken konteynırda yapılan aramada meyve konsantresi, konserve tenekelerin içerisinde 602 kg 603 gr kokain maddesi ele geçirilmiş, olayla ilgili olarak 8 sanık gözaltına alınmıştır. Olayın birinci sanığının THKP/C Dev-Yol örgütünün Adana il genel sorumlusu olduğu, örgüt faaliyetleri ile ilgili olarak daha önce tutuklandığı, ikinci sanığının THKP/C Dev-Yol örgütünün üyesi olduğu ve örgüt faaliyetleri ile ilgili olarak daha önce tutuklandığı, üçüncüsünün Zaza Kadir kod adıyla THKP/C Dev Yol örgütü mensubu olduğu, THKP/C Dev Yol örgütüne ait silahları naklederken tutuklandığı anlaşılmıştır.
TKP-ML: TKP/ML Konferans ve TKP(ML) DABK örgütleri arasında 1993 yılında hizipçilik tartışmaları başlamıştır. Olağanüstü Parti Konferansı (OPK) sonrasında yediye karşı sekiz üye ile merkez komitede çoğunluğu sağlayan Konferansiçı kanat Aralık 1993-Ocak 1994 tarihleri arasında İstanbul illinde güvenlik güçlerince gerçekleştirilen operasyonlarda Konferans kökenli dört Merkez Komite (MK) üyesinin yakalanması sonucu, çoğunluğu inisiyatifi kaybetmiştir. Merkez komite içinde başlayan bu tartışmalar kısa sürede Türkiye İşçi Köylü Kurtuluşu Ordusu (TİKKO) bünyesine de yansımıştır.
Bu aşamada Konferansçı grubu tasfiye hazırlığında olan DABK grubu, OPK'da ele alınan örgütün kamuoyunda prestijini düşüreceği gerekçesiyle gizli tutularak dondurulan ve örgütün Geçici Birleşik Merkez Komite (GBMK) adı altına birleşmeden önce 1991 yılında, konferansçı Kanadın üst düzey militanlarının da karıştığı uyuşturucu ticaretini örgüt içerisinde tekrar gündeme getirmiştir.
Uyuşturucu konusunun örgüt içerisinde açıklanmasından sonra tasfiye edileceklerini anlayan Konferans kökenli Yusuf Köse liderliğindeki 30-40 kişi TİKKO grubu, 14 Nisan 1994 tarihinde Tunceli kırsalında DABK grubunun darbeci ve tasfiyeci olarak niteleyerek ayrılığını ilan etmiştir. Böylece TKP/ML örgütünde 1994'ten sonra iki gruba ayrılma süreci başlamıştır.
8 Aralık 1993 günü İstanbul Emniyet Müdürlüğünce TKP/ML-Tikko örgütüne yönelik yapılan operasyonlarda yakalanarak gözaltına alınan bir şahıs sorgulamasında, "Örgütün Merkez Komite Üyesi ve Şehir Askeri Örgütlenme ile Lojistik Destek Sorumlusunun kendisine eroin pazarlamasını teklif ettiğini, kendisinin de bu konuyu hemşehrisi olan başka bir militana açtığını, bu şahıs aracılığıyla İran uyruklu bir kişi vasıtasıyla 130 kilo eroini Hollanda'ya gönderdiklerini, eroinden elde edilecek paranın yüzde 70'ini İranlı şahsın, yüzde 30'unu ise örgütünün lojistik destek sorumlusunun alacağını, gönderdikleri eroin parası gelmeyince 1991 yılı içerisinde lojistik destek sorumlusunun talimatıyla Hollanda'ya gittiği, burada Almanya'dan gelen iki kişi ile buluştuğunu, bu şahıslardan aldığı 150 bin Hollanda Florini, 150 bin markı ve 80 bin İsviçre frangını getirerek lojistik destek sorumlusuna verdiğini, geri kalan paranın da peyder pey lojistik destek sorumlusuna geldiğini, toplam 4 milyon 550 bin Hollanda florini olduğu" beyan etmiştir.
Raporda, Ulusal Güvenlik Kuvvetlerince PKK/KONGRA-GEL, ASALA, TKP/ML ve DHKP/C terör örgütleriyle bağlantılı olduğu tespit edilen 1984 yılından günümüze kadar gerçekleşen toplam 327 uyuşturucu madde kaçakçılığı olayının tespit edildiği bildirilmekte.

Emniyet Genel Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Daire Başkanlığı terör örgütleri ile uyuşturucu kaçakçılığı arasındaki bağlantıyı açıkladı. Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Daire Başkanlığı tarafından hazırlanan raporda Birleşmiş Milletler kaynaklarına göre, yıllık küresel getirisi 500 milyar doları bulan uyuşturucu kaçakçılığının her suç organizasyonu için olduğu gibi terörist organizasyonlar için de çok cazip bir ekonomik kaynak olarak değerlendirilmekte olduğu vurgulandı.
11 Eylül sonrasında terörist organizasyonların finansal kaynaklarının uluslararası alanda yoğun bir inceleme altına alınmasının ve terörizmi destekleyen ülkelere karşı kınama kampanyası başlatılması neticesinde terör örgütlerinin kendilerini finanse etmek amacıyla uyuşturucu kaçakçılığına yöneldiği ifade edeline raporda şöyle denilmekte:
"Terörist organizasyonları destekleyen sivil toplum kuruluşlarının mali yardımlarını kesmesi ve uluslararası alanda terörist organizasyonların mal varlıklarına karşı etkili yasal önlemler alınması da terör örgütlerinin önümüzdeki dönemlerde uyuşturucu kaçakçılığına daha fazla karışması sonucunu beraberinde getirecektir."
Terör örgütlerinin tipik olarak kar amaçlı kurulmuş örgütler olmadığı hatırlatılan raporda, daha çok siyasi, ideolojik, dini amaçlı yayılım faaliyetleri sürdüren ve gerekirse bunun için şiddet, korkutma ve yıldırma yöntemlerine başvuran örgütler olduğu belirtilerek, "Anca giderek teröristlerle organize suçu birbirinden ayırt etmek zorlaşmaktadır. Çünkü bir çok olayda teröristlerin kar merkezli gruplar gibi hareket ettikleri gözlenmektedir. Dünyanın bunun bir çok örneklerine rastlanmaktadır" denilmekte.
Teröristlerle uyuşturucu kaçakçıları arasında sürekli ilişkilerin mevcut olduğuna dikkat çekilen raporda, "Bu ilişkiler gerekli imkan ve olanakları sağlamadan direk olarak uyuşturucu kaçakçılığıyla iştigal etmeye kadar varmaktadır. Dolayısıyla bu ilişkiden her iki taraf da yararlanmaktadır. Uyuşturucu kaçakçıları teröristlerin askeri yöntemleri, silah tedarikleri ve gizli örgütlere giriş imkanlarından yararlanmakta. Terörist organizasyonlar ise uyuşturucuyu bir gelir kaynağı olarak kullanmakta ve elde edilen kara paranın aklanmasında uyuşturucu kaçakçılarının yöntemleri ve yeteneklerinden azami derecede istifada etmekte" şeklinde görüş belirtilmekte.
Terör örgütlerinin, uyuşturucu kaçakçılığının tüm toplumlarda bir insanlık suçu olarak görülmesi nedeniyle imajlarının zedelenmemesi için gizli tuttukları belirtilen raporda şu görüşlere yer verildi:
"Türkiye geçmişte ve günümüzde terör örgütlerinin eylemlerine hedef olmuştur. Başarı ile yürütülen mücadele neticesinde uyuşturucu madde suçlarının her safhasında yer alarak finansal destek sağladıkları tespit edilmiştir. PKK/Kongra-Gel, Asala, DHKP/C ve TKP/ML terör örgütlerinin uyuşturucu suçlarına karıştığını uluslararası raporlar, Türkiye'de gerçekleştirilen uyuşturucu madde operasyonlarında yakalanan şahısların ifadeleri, terör örgütleri ile bağlantılı suç kayıtları, örgüte ait sığınak/hücre evlerinde ele geçirilen uyuşturucu maddeler ve dokümanlardaki uyuşturucu alış verişinin para kayıtları açıkça ortaya koymaktadır. 2002 ve 2003 yılları içerisinde yapılan güncel operasyonlarda da PKK/Kongra-Gel terör örgütünün, uyuşturucu kaçakçılığı yapmaya devam ettiği teyit edilmiştir."
PKK/KONGRA -GEL :Terör örgütü uyuşturucu üretimi, kaçakçılığı ve pazarlamasına ilişkin faaliyetlerini uzun zaman Türkiye ve dünya kamuoyundan gizlemeye çalışmıştır. Uyuşturucuyla ilgili faaliyetlerini örgütte ulaşılması zor olan yönetici kadro kontrol etmiştir. Örgütte uyuşturucu işinde deşifre olmamış ve PKK ilişkisi pek bilinmeyen şahıslar kullanılmıştır. Ancak PKK/KONGRA-GEL lideri Abdullah Öcalan'ın ifadelerinde itiraf etmesi ve KOM uzman personeli tarafından hazırlanan somut delil ve raporlarının ısrarla ulusal ve uluslararası gündeme taşınması neticesinde PKK(KONGRA-GEL) terör örgütünün uyuşturucu suçlarına karıştığı ortaya konmuştur.
PKK/KONGRA-GEL terör örgütünün uyuşturucu madde kaçakçılığı yaptığı, Abdullah Öcalan, Şemdil Sakık gibi örgütünün en üst düzey yöneticileri tarafından bizzat itiraf edilmiştir. Abdullah Öcalan, İmralı Adası'nda yargılanırken mahkeme başkanının sorusu üzerine örgütünün parasının 200 milyon dolar civarında olduğunu söylemiştir. Örgütün uyuşturucu ticareti yapıp yapmadığı şeklindeki soruyu cevaplandırırken de Öcalan, "Hatta Behçet Cantürk de örgütümüze yardımda bulunuyordu. Yüksekova'da Cihangir ağa, Mardin de Türk ailesi ile Kahramanlar ailesinden örgüt para tahsis etmiştir. Bunun dışında ismini bilmediğimim çok sayıda işadamından da para temin edilmektedir. Ayrıca Başkale, Hakkari bölgesindeki uyuşturucu ticareti ile ilgili olarak silah ve hayvan de dahildir, bu gibi işleri yapanlardan örgüt adına Ferhat kod adlı Osman Öcalan tarafından para tahsil edilmektedir. Ayrıca sınır boylarında örgüte ait gümrük birimleri adı altında oluşumlar vardır. Paraları bunlar tahsil etmektedir. Sınırlarda kaçakçılardan vergi adı altında para alınmaktadır. Bunun dışında İran/Makü bölgesinden uyuşturucu ticaretinin iyi para getirdiği bildirilmesine rağmen kabul etmedim. Buna rağmen başta kardeşim olmak üzere bazı kadroların İran, Zağros ve Romanya üzerinden Avrupa'ya uyuşturucu sevk ettiğini öğrendim. Bu işlerle uğraşmamalarını tembih ettim. Ancak belli bir noktada örgütü tam kontrol edemediğim aşikar" şeklinde itirafta bulunmuştur.
TBMM İnsan Hakları Komisyonu Başkanı ve beraberindeki heyet, Diyarbakır Cezaevi'nde Şemdin Sakık ile bir görüşme yapmışlardır. Sakık, günümüze de ışık tutan şu çarpıcı bilgileri aktarmıştır:
"Bizim paramızın kaynağı uyuşturucu kaçakçılığındandı. Türkiye-Ortadoğu eksenindeki uyuşturucu kaçakçılığından PKK ve Apo, hep önemli pay aldı. bu paralarla silah satın aldık"
ASALA: 01980'li yıllarda Türk Yurtdışı misyon görevlilerine yönelik saldırıları ile dikkat çeken örgütünün etnik yakınlık nedeniyle Cantürk organizasyonu tarafından desteklendiği, Cantürkler'in çok sayıda ASALA mensubu ile ilişki içerisinde olduğu tespit edilmiştir. "Babalar Operasyonu" çerçevesinde gözaltına alınan şahıslar,"Orly katliamının sanıklarından Oyannes Semerciyan'ın Behcet Cantürk'ün dayısı olduğunu, 1980'li yıllarda Suriye üzerinden Kıbrıs'tan ASALA örgütü vasıtasıyla eroin kaçakçılığı yaptığını ve Cantürkler'in kendisine yardımcı olduğunu, 1981 yılında İtalya'dan 15 bin tabanca getirdiklerini ve bunlardan 2 bin adetini İran'a verip karşılığında baz morfin aldıklarını, 12 Eylül'den önce organizasyonun liderinin Marsilya ve Hollanda'ya yerleşmiş bulunan annesinin akrabaları ile devamlı irtibatlı olduğunu, onların sayesinde TIR araçlarıyla Trabzon ve İstanbul üzerinden Devrimci Demokratik Kültür Dernekleri (DDKD) ve Ermeni Örgütlerine silah temin ettiği ve bunlardan elde edilen paralarla eroin aldığını" beyan etmişlerdir.
DHKP-C: DHKP/C örgütünün faaliyetlerinin devam ettirebilmek için yasadışı yollardan gelir temin ettiği bilinmektedir. Örgütünün uyuşturucu ve silah kaçakçılığı yaptığı, örgütsel ilişkileri bu yolla kullanarak bu yolla büyük paralar elde ettiği değerlendirilmektedir. 18 Mart 1995 tarihinde İstanbul ilinde, Almanya'da bulunan örgüt lideri Dursun Karataş ve üst düzey Merkez Komite mensubunun talimatı ile yurtdışına çıkma hazırlığı içinde bulunan DHKP/C örgüt mensupları 10 kilogram eroin ile birlikte gözaltına alınmış, devam eden operasyonel çalışmalar ve şahısların sorgulanması sonucu uyuşturucunun yurtdışına pazarlanarak örgüte gelir temin edileceği ve bu durumdan örgüt üst düzey kadrosunun da haberdar olduğu öğrenilmiştir.
Mersin ilinde faaliyet gösteren bazı ihracatçı firmalarının kurmuş oldukları değişik paravan şirketler vasıtasıyla uyuşturucu madde kaçakçılığı yaptıklarının tespit edilmesi üzerine 22.09.1998 tarihinde gerçekleştirilen operasyon sonucunda Sılkeborg isimli gemideki konteynır boşaltılırken konteynırda yapılan aramada meyve konsantresi, konserve tenekelerin içerisinde 602 kg 603 gr kokain maddesi ele geçirilmiş, olayla ilgili olarak 8 sanık gözaltına alınmıştır. Olayın birinci sanığının THKP/C Dev-Yol örgütünün Adana il genel sorumlusu olduğu, örgüt faaliyetleri ile ilgili olarak daha önce tutuklandığı, ikinci sanığının THKP/C Dev-Yol örgütünün üyesi olduğu ve örgüt faaliyetleri ile ilgili olarak daha önce tutuklandığı, üçüncüsünün Zaza Kadir kod adıyla THKP/C Dev Yol örgütü mensubu olduğu, THKP/C Dev Yol örgütüne ait silahları naklederken tutuklandığı anlaşılmıştır.
TKP-ML: TKP/ML Konferans ve TKP(ML) DABK örgütleri arasında 1993 yılında hizipçilik tartışmaları başlamıştır. Olağanüstü Parti Konferansı (OPK) sonrasında yediye karşı sekiz üye ile merkez komitede çoğunluğu sağlayan Konferansiçı kanat Aralık 1993-Ocak 1994 tarihleri arasında İstanbul illinde güvenlik güçlerince gerçekleştirilen operasyonlarda Konferans kökenli dört Merkez Komite (MK) üyesinin yakalanması sonucu, çoğunluğu inisiyatifi kaybetmiştir. Merkez komite içinde başlayan bu tartışmalar kısa sürede Türkiye İşçi Köylü Kurtuluşu Ordusu (TİKKO) bünyesine de yansımıştır.
Bu aşamada Konferansçı grubu tasfiye hazırlığında olan DABK grubu, OPK'da ele alınan örgütün kamuoyunda prestijini düşüreceği gerekçesiyle gizli tutularak dondurulan ve örgütün Geçici Birleşik Merkez Komite (GBMK) adı altına birleşmeden önce 1991 yılında, konferansçı Kanadın üst düzey militanlarının da karıştığı uyuşturucu ticaretini örgüt içerisinde tekrar gündeme getirmiştir.
Uyuşturucu konusunun örgüt içerisinde açıklanmasından sonra tasfiye edileceklerini anlayan Konferans kökenli Yusuf Köse liderliğindeki 30-40 kişi TİKKO grubu, 14 Nisan 1994 tarihinde Tunceli kırsalında DABK grubunun darbeci ve tasfiyeci olarak niteleyerek ayrılığını ilan etmiştir. Böylece TKP/ML örgütünde 1994'ten sonra iki gruba ayrılma süreci başlamıştır.
8 Aralık 1993 günü İstanbul Emniyet Müdürlüğünce TKP/ML-Tikko örgütüne yönelik yapılan operasyonlarda yakalanarak gözaltına alınan bir şahıs sorgulamasında, "Örgütün Merkez Komite Üyesi ve Şehir Askeri Örgütlenme ile Lojistik Destek Sorumlusunun kendisine eroin pazarlamasını teklif ettiğini, kendisinin de bu konuyu hemşehrisi olan başka bir militana açtığını, bu şahıs aracılığıyla İran uyruklu bir kişi vasıtasıyla 130 kilo eroini Hollanda'ya gönderdiklerini, eroinden elde edilecek paranın yüzde 70'ini İranlı şahsın, yüzde 30'unu ise örgütünün lojistik destek sorumlusunun alacağını, gönderdikleri eroin parası gelmeyince 1991 yılı içerisinde lojistik destek sorumlusunun talimatıyla Hollanda'ya gittiği, burada Almanya'dan gelen iki kişi ile buluştuğunu, bu şahıslardan aldığı 150 bin Hollanda Florini, 150 bin markı ve 80 bin İsviçre frangını getirerek lojistik destek sorumlusuna verdiğini, geri kalan paranın da peyder pey lojistik destek sorumlusuna geldiğini, toplam 4 milyon 550 bin Hollanda florini olduğu" beyan etmiştir.
Raporda, Ulusal Güvenlik Kuvvetlerince PKK/KONGRA-GEL, ASALA, TKP/ML ve DHKP/C terör örgütleriyle bağlantılı olduğu tespit edilen 1984 yılından günümüze kadar gerçekleşen toplam 327 uyuşturucu madde kaçakçılığı olayının tespit edildiği bildirilmekte.

Emniyet Genel Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Daire Başkanlığı terör örgütleri ile uyuşturucu kaçakçılığı arasındaki bağlantıyı açıkladı. Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Daire Başkanlığı tarafından hazırlanan raporda Birleşmiş Milletler kaynaklarına göre, yıllık küresel getirisi 500 milyar doları bulan uyuşturucu kaçakçılığının her suç organizasyonu için olduğu gibi terörist organizasyonlar için de çok cazip bir ekonomik kaynak olarak değerlendirilmekte olduğu vurgulandı.
11 Eylül sonrasında terörist organizasyonların finansal kaynaklarının uluslararası alanda yoğun bir inceleme altına alınmasının ve terörizmi destekleyen ülkelere karşı kınama kampanyası başlatılması neticesinde terör örgütlerinin kendilerini finanse etmek amacıyla uyuşturucu kaçakçılığına yöneldiği ifade edeline raporda şöyle denilmekte:
"Terörist organizasyonları destekleyen sivil toplum kuruluşlarının mali yardımlarını kesmesi ve uluslararası alanda terörist organizasyonların mal varlıklarına karşı etkili yasal önlemler alınması da terör örgütlerinin önümüzdeki dönemlerde uyuşturucu kaçakçılığına daha fazla karışması sonucunu beraberinde getirecektir."
Terör örgütlerinin tipik olarak kar amaçlı kurulmuş örgütler olmadığı hatırlatılan raporda, daha çok siyasi, ideolojik, dini amaçlı yayılım faaliyetleri sürdüren ve gerekirse bunun için şiddet, korkutma ve yıldırma yöntemlerine başvuran örgütler olduğu belirtilerek, "Anca giderek teröristlerle organize suçu birbirinden ayırt etmek zorlaşmaktadır. Çünkü bir çok olayda teröristlerin kar merkezli gruplar gibi hareket ettikleri gözlenmektedir. Dünyanın bunun bir çok örneklerine rastlanmaktadır" denilmekte.
Teröristlerle uyuşturucu kaçakçıları arasında sürekli ilişkilerin mevcut olduğuna dikkat çekilen raporda, "Bu ilişkiler gerekli imkan ve olanakları sağlamadan direk olarak uyuşturucu kaçakçılığıyla iştigal etmeye kadar varmaktadır. Dolayısıyla bu ilişkiden her iki taraf da yararlanmaktadır. Uyuşturucu kaçakçıları teröristlerin askeri yöntemleri, silah tedarikleri ve gizli örgütlere giriş imkanlarından yararlanmakta. Terörist organizasyonlar ise uyuşturucuyu bir gelir kaynağı olarak kullanmakta ve elde edilen kara paranın aklanmasında uyuşturucu kaçakçılarının yöntemleri ve yeteneklerinden azami derecede istifada etmekte" şeklinde görüş belirtilmekte.
Terör örgütlerinin, uyuşturucu kaçakçılığının tüm toplumlarda bir insanlık suçu olarak görülmesi nedeniyle imajlarının zedelenmemesi için gizli tuttukları belirtilen raporda şu görüşlere yer verildi:
"Türkiye geçmişte ve günümüzde terör örgütlerinin eylemlerine hedef olmuştur. Başarı ile yürütülen mücadele neticesinde uyuşturucu madde suçlarının her safhasında yer alarak finansal destek sağladıkları tespit edilmiştir. PKK/Kongra-Gel, Asala, DHKP/C ve TKP/ML terör örgütlerinin uyuşturucu suçlarına karıştığını uluslararası raporlar, Türkiye'de gerçekleştirilen uyuşturucu madde operasyonlarında yakalanan şahısların ifadeleri, terör örgütleri ile bağlantılı suç kayıtları, örgüte ait sığınak/hücre evlerinde ele geçirilen uyuşturucu maddeler ve dokümanlardaki uyuşturucu alış verişinin para kayıtları açıkça ortaya koymaktadır. 2002 ve 2003 yılları içerisinde yapılan güncel operasyonlarda da PKK/Kongra-Gel terör örgütünün, uyuşturucu kaçakçılığı yapmaya devam ettiği teyit edilmiştir."
PKK/KONGRA -GEL :Terör örgütü uyuşturucu üretimi, kaçakçılığı ve pazarlamasına ilişkin faaliyetlerini uzun zaman Türkiye ve dünya kamuoyundan gizlemeye çalışmıştır. Uyuşturucuyla ilgili faaliyetlerini örgütte ulaşılması zor olan yönetici kadro kontrol etmiştir. Örgütte uyuşturucu işinde deşifre olmamış ve PKK ilişkisi pek bilinmeyen şahıslar kullanılmıştır. Ancak PKK/KONGRA-GEL lideri Abdullah Öcalan'ın ifadelerinde itiraf etmesi ve KOM uzman personeli tarafından hazırlanan somut delil ve raporlarının ısrarla ulusal ve uluslararası gündeme taşınması neticesinde PKK(KONGRA-GEL) terör örgütünün uyuşturucu suçlarına karıştığı ortaya konmuştur.
PKK/KONGRA-GEL terör örgütünün uyuşturucu madde kaçakçılığı yaptığı, Abdullah Öcalan, Şemdil Sakık gibi örgütünün en üst düzey yöneticileri tarafından bizzat itiraf edilmiştir. Abdullah Öcalan, İmralı Adası'nda yargılanırken mahkeme başkanının sorusu üzerine örgütünün parasının 200 milyon dolar civarında olduğunu söylemiştir. Örgütün uyuşturucu ticareti yapıp yapmadığı şeklindeki soruyu cevaplandırırken de Öcalan, "Hatta Behçet Cantürk de örgütümüze yardımda bulunuyordu. Yüksekova'da Cihangir ağa, Mardin de Türk ailesi ile Kahramanlar ailesinden örgüt para tahsis etmiştir. Bunun dışında ismini bilmediğimim çok sayıda işadamından da para temin edilmektedir. Ayrıca Başkale, Hakkari bölgesindeki uyuşturucu ticareti ile ilgili olarak silah ve hayvan de dahildir, bu gibi işleri yapanlardan örgüt adına Ferhat kod adlı Osman Öcalan tarafından para tahsil edilmektedir. Ayrıca sınır boylarında örgüte ait gümrük birimleri adı altında oluşumlar vardır. Paraları bunlar tahsil etmektedir. Sınırlarda kaçakçılardan vergi adı altında para alınmaktadır. Bunun dışında İran/Makü bölgesinden uyuşturucu ticaretinin iyi para getirdiği bildirilmesine rağmen kabul etmedim. Buna rağmen başta kardeşim olmak üzere bazı kadroların İran, Zağros ve Romanya üzerinden Avrupa'ya uyuşturucu sevk ettiğini öğrendim. Bu işlerle uğraşmamalarını tembih ettim. Ancak belli bir noktada örgütü tam kontrol edemediğim aşikar" şeklinde itirafta bulunmuştur.
TBMM İnsan Hakları Komisyonu Başkanı ve beraberindeki heyet, Diyarbakır Cezaevi'nde Şemdin Sakık ile bir görüşme yapmışlardır. Sakık, günümüze de ışık tutan şu çarpıcı bilgileri aktarmıştır:
"Bizim paramızın kaynağı uyuşturucu kaçakçılığındandı. Türkiye-Ortadoğu eksenindeki uyuşturucu kaçakçılığından PKK ve Apo, hep önemli pay aldı. bu paralarla silah satın aldık"
ASALA: 01980'li yıllarda Türk Yurtdışı misyon görevlilerine yönelik saldırıları ile dikkat çeken örgütünün etnik yakınlık nedeniyle Cantürk organizasyonu tarafından desteklendiği, Cantürkler'in çok sayıda ASALA mensubu ile ilişki içerisinde olduğu tespit edilmiştir. "Babalar Operasyonu" çerçevesinde gözaltına alınan şahıslar,"Orly katliamının sanıklarından Oyannes Semerciyan'ın Behcet Cantürk'ün dayısı olduğunu, 1980'li yıllarda Suriye üzerinden Kıbrıs'tan ASALA örgütü vasıtasıyla eroin kaçakçılığı yaptığını ve Cantürkler'in kendisine yardımcı olduğunu, 1981 yılında İtalya'dan 15 bin tabanca getirdiklerini ve bunlardan 2 bin adetini İran'a verip karşılığında baz morfin aldıklarını, 12 Eylül'den önce organizasyonun liderinin Marsilya ve Hollanda'ya yerleşmiş bulunan annesinin akrabaları ile devamlı irtibatlı olduğunu, onların sayesinde TIR araçlarıyla Trabzon ve İstanbul üzerinden Devrimci Demokratik Kültür Dernekleri (DDKD) ve Ermeni Örgütlerine silah temin ettiği ve bunlardan elde edilen paralarla eroin aldığını" beyan etmişlerdir.
DHKP-C: DHKP/C örgütünün faaliyetlerinin devam ettirebilmek için yasadışı yollardan gelir temin ettiği bilinmektedir. Örgütünün uyuşturucu ve silah kaçakçılığı yaptığı, örgütsel ilişkileri bu yolla kullanarak bu yolla büyük paralar elde ettiği değerlendirilmektedir. 18 Mart 1995 tarihinde İstanbul ilinde, Almanya'da bulunan örgüt lideri Dursun Karataş ve üst düzey Merkez Komite mensubunun talimatı ile yurtdışına çıkma hazırlığı içinde bulunan DHKP/C örgüt mensupları 10 kilogram eroin ile birlikte gözaltına alınmış, devam eden operasyonel çalışmalar ve şahısların sorgulanması sonucu uyuşturucunun yurtdışına pazarlanarak örgüte gelir temin edileceği ve bu durumdan örgüt üst düzey kadrosunun da haberdar olduğu öğrenilmiştir.
Mersin ilinde faaliyet gösteren bazı ihracatçı firmalarının kurmuş oldukları değişik paravan şirketler vasıtasıyla uyuşturucu madde kaçakçılığı yaptıklarının tespit edilmesi üzerine 22.09.1998 tarihinde gerçekleştirilen operasyon sonucunda Sılkeborg isimli gemideki konteynır boşaltılırken konteynırda yapılan aramada meyve konsantresi, konserve tenekelerin içerisinde 602 kg 603 gr kokain maddesi ele geçirilmiş, olayla ilgili olarak 8 sanık gözaltına alınmıştır. Olayın birinci sanığının THKP/C Dev-Yol örgütünün Adana il genel sorumlusu olduğu, örgüt faaliyetleri ile ilgili olarak daha önce tutuklandığı, ikinci sanığının THKP/C Dev-Yol örgütünün üyesi olduğu ve örgüt faaliyetleri ile ilgili olarak daha önce tutuklandığı, üçüncüsünün Zaza Kadir kod adıyla THKP/C Dev Yol örgütü mensubu olduğu, THKP/C Dev Yol örgütüne ait silahları naklederken tutuklandığı anlaşılmıştır.
TKP-ML: TKP/ML Konferans ve TKP(ML) DABK örgütleri arasında 1993 yılında hizipçilik tartışmaları başlamıştır. Olağanüstü Parti Konferansı (OPK) sonrasında yediye karşı sekiz üye ile merkez komitede çoğunluğu sağlayan Konferansiçı kanat Aralık 1993-Ocak 1994 tarihleri arasında İstanbul illinde güvenlik güçlerince gerçekleştirilen operasyonlarda Konferans kökenli dört Merkez Komite (MK) üyesinin yakalanması sonucu, çoğunluğu inisiyatifi kaybetmiştir. Merkez komite içinde başlayan bu tartışmalar kısa sürede Türkiye İşçi Köylü Kurtuluşu Ordusu (TİKKO) bünyesine de yansımıştır.
Bu aşamada Konferansçı grubu tasfiye hazırlığında olan DABK grubu, OPK'da ele alınan örgütün kamuoyunda prestijini düşüreceği gerekçesiyle gizli tutularak dondurulan ve örgütün Geçici Birleşik Merkez Komite (GBMK) adı altına birleşmeden önce 1991 yılında, konferansçı Kanadın üst düzey militanlarının da karıştığı uyuşturucu ticaretini örgüt içerisinde tekrar gündeme getirmiştir.
Uyuşturucu konusunun örgüt içerisinde açıklanmasından sonra tasfiye edileceklerini anlayan Konferans kökenli Yusuf Köse liderliğindeki 30-40 kişi TİKKO grubu, 14 Nisan 1994 tarihinde Tunceli kırsalında DABK grubunun darbeci ve tasfiyeci olarak niteleyerek ayrılığını ilan etmiştir. Böylece TKP/ML örgütünde 1994'ten sonra iki gruba ayrılma süreci başlamıştır.
8 Aralık 1993 günü İstanbul Emniyet Müdürlüğünce TKP/ML-Tikko örgütüne yönelik yapılan operasyonlarda yakalanarak gözaltına alınan bir şahıs sorgulamasında, "Örgütün Merkez Komite Üyesi ve Şehir Askeri Örgütlenme ile Lojistik Destek Sorumlusunun kendisine eroin pazarlamasını teklif ettiğini, kendisinin de bu konuyu hemşehrisi olan başka bir militana açtığını, bu şahıs aracılığıyla İran uyruklu bir kişi vasıtasıyla 130 kilo eroini Hollanda'ya gönderdiklerini, eroinden elde edilecek paranın yüzde 70'ini İranlı şahsın, yüzde 30'unu ise örgütünün lojistik destek sorumlusunun alacağını, gönderdikleri eroin parası gelmeyince 1991 yılı içerisinde lojistik destek sorumlusunun talimatıyla Hollanda'ya gittiği, burada Almanya'dan gelen iki kişi ile buluştuğunu, bu şahıslardan aldığı 150 bin Hollanda Florini, 150 bin markı ve 80 bin İsviçre frangını getirerek lojistik destek sorumlusuna verdiğini, geri kalan paranın da peyder pey lojistik destek sorumlusuna geldiğini, toplam 4 milyon 550 bin Hollanda florini olduğu" beyan etmiştir.
Raporda, Ulusal Güvenlik Kuvvetlerince PKK/KONGRA-GEL, ASALA, TKP/ML ve DHKP/C terör örgütleriyle bağlantılı olduğu tespit edilen 1984 yılından günümüze kadar gerçekleşen toplam 327 uyuşturucu madde kaçakçılığı olayının tespit edildiği bildirilmekte.

Kaynak :gunaydinaliaga.com

Hiç yorum yok: