29 Kasım 2007 Perşembe

PKK'lı ilk paket Almanya'dan

Karayılan ve Bayık'ın yakalandığı iddiaları tartışılırken, ilk paket Almanya'dan geldi

Türkiye'nin kırmızı bültenle aradığı 176 terörist arasında bulunan Eşref Kızılay, önceki gün iade edildi.


Emniyet'ten bir ekip Alman makamlarından teslim aldığı Kızılay'ı İstanbul'a getirdi. İdam mahkûmu PKK'lının iadesi, Avrupa'nın teröre bakışı açısından büyük önem taşıyor.



Türkiye, terörle mücadelesinde uluslararası alanda en büyük desteği gördüğü bir dönemi yaşıyor. Bugüne kadar Amerika ve Avrupa'dan gelen ortak mücadele vaatleri, artık somut adımlarla kendini gösteriyor. Bunun son örneğini Almanya ortaya koydu. Murat Karayılan, Cemil Bayık, Duran Kalkan ve Rıza Altun gibi 176 PKK'lıyı kırmızı bültenle arayan Türkiye'ye ilk 'paket' Avrupa'nın bu önemli ülkesinden geldi. 6 polisimizi şehit etmekle suçlanan terörist Eşref Kızılay, önceki gün Alman İnterpolü tarafından Türkiye'ye iade edildi. Söz konusu gelişme, Türk makamlarınca Avrupa'nın teröre bakışında önemli bir değişiklik olarak değerlendiriliyor.



Eşref Kızılay, 1997 yılında Adana'da 6 polisi şehit ettiği iddiasıyla kırmızı bültenle tüm dünyada aranıyordu. 1998'de Almanya'ya kaçarak iltica başvurusunda bulundu. Bu talebi reddeden Alman makamları, Türkiye'nin isteği üzerine teröristi tutuklayarak, Koblenz şehrindeki cezaevine koydu. Ancak Kızılay, üç ay sonra serbest bırakıldı. Olayın peşini bırakmayan Türkiye, teröristin 2 Ocak 2007'de tekrar tutuklanarak cezaevine gönderilmesini sağladı. Ankara'nın Almanya'da tutuklu bulunan teröristin iadesi amacıyla yaptığı baskı da sonuç verdi. Alman Adalet Bakanlığı, terör örgütünün Almanya'daki faaliyetlerinde önemli bir isim olan Kızılay'ın Türkiye'ye iadesini kabul etti. Önceki gün Emniyet Genel Müdürlüğü'nden bir ekip Eşref Kızılay'ı Alman makamlarından teslim alarak İstanbul'a getirdi. Daha sonra Diyarbakır'a götürülen terörist hakkında Türk mahkemelerince verilmiş idam kararı bulunuyor. Ancak idam kaldırıldığı için Kızılay'ın durumuyla ilgi- li yeni bir karar verilecek.



Güvenlik kaynakları Alman hükümetinin bir PKK'lıyı Türkiye'ye iade etmesini terör örgütüne yaklaşımda önemli bir aşama olarak değerlendiriyor. Fransa'nın, Kırmızı Bülten'le aranan PKK'lıların kaçmasına göz yumduğuna dikkat çeken bir yetkili, "Almanya'nın bu kararı terör örgütünün Avrupa ülkelerindeki faaliyetlerine önemli sekte vuracaktır." diyor. 176 PKK'lı teröristin Kırmızı Bülten'le arandığına işaret eden yetkili, "Eşref Kızılay'ın iadesiyle sayı 175'e düştü, sıra diğer PKK'lı teröristlerde." görüşünü dile getiriyor.



Bu arada Adalet Bakanlığı da İnterpol kanalı ile aradığı 176 PKK'lı teröristin iadesi amacıyla özel bir çalışma başlattı. Gelişmelere paralel olarak PKK'lı teröristlerin iadesi aşamasında hazırlıksız yakalanmak istemeyen Adalet Bakanlığı teröristlerin dosyalarını güncellemeye aldı. Bakanlık gelinen son aşamaların tespiti amacıyla da emniyetle özel bir çalışma yürütüyor. Emniyet Genel Müdürlüğü verilerine göre, Türkiye 603 Türk ve yabancıyı işlediği suçlar nedeniyle iade edilmeleri amacıyla İnterpol kanalı ile arıyor. Bunlardan 305'i PKK, DHKP-C, MLKP ve El Kaide gibi terör örgütü suçlusu. 133 kişi asayiş suçundan, 111 kişi kaçakçılık, 54 kişi de mali suçlardan aranıyor. Türkiye, İnterpol kanalı ile aradığı 603 suçludan 413'ü hakkında Kırmızı Bülten çıkardı. 104 suçlu hakkında da Kırmızı Bülten çıkana kadar uluslararası arama kararı yerine geçen 'düfizyon' kararı bulunuyor. 86 suçlu ise doğrudan talep yöntemi ile Türkiye'ye iade amacıyla aranıyor.

Sedat Güneç -ZAMAN

26 Kasım 2007 Pazartesi

Kavak Yelleri Dizisi 25 Bölüm / Yeni Bölüm

Kavak Yelleri 25. Bölüm

Efe, Aslı, Deniz ve Mine bir aradalar

Kanal D’nin başrollerinde; Pelin Karahan, İbrahim Kendirci, Dağhan Külegeç ve Aslı Enver’in oynadıkları sevilen dizisi “Kavak Yelleri” bu akşam da keyif dolu bir bölümle ekrana geliyor. Ağlatırken güldüren, gerçek hayat tadındaki dizi “Kavak Yelleri”nde bu hafta; Deniz ve Mine, Leman’ın konuştukları her şeyi duyup duymadığı konusunda endişeleniyor ve merak ediyorlar. Bu arada, Efe. Aslı, Deniz ve Mine uzun bir aradan sonra yeniden yan yana geliyorlar.

“ aramıza hoşgeldin”

Sevdin mi deliler gibi
Gönlünü yele mi verdin
Kalbin mi kırık yoksa ne
Aramıza hoşgeldin

Hatırla bir zaman sana
Hiç ayrılmazdık derdim
Sözüme gelmedin ama
Aramıza hoşgeldin

Sanma yaşamak birkaç gün
Kirlenmek mi tek derdin
Büyüyorsun sen de her gün
Aramıza hoşgeldin

Yalan yok hiç içimizde
Sevdik bak hepimiz de
Aşktan ölmez hiç kimse
Aramıza hoşgeldin

Büyüdükçe Büyümeye Devam Eden Dizi Kavak Yelleri
Yepyeni Bölümü “aramıza hoşgeldin” ile
Bu akşam Saat 20:00’da Kanal D’de

Murat’ın da sürpriz bir şekilde İstanbul’a gelişiyle, baba ve oğul, gerçeklerin her an gün yüzüne çıkabileceği ihtimaliyle adeta diken üzerinde yaşamaya başlarlar.
Aslı eve dönerken başına gelen tatsız olayların ardından Mine’nin Deniz’in evine gittiğini öğrenerek büsbütün altüst olur. Ancak Aslı’nın sorunu bu kez kıskançlık değildir. Aksine olgun bir sevgili gibi davranarak Deniz’den birbirlerine karşı daha açık olmalarını ister. Aslı’dan babası ve onun gayrı meşru çocuğuyla ilgili gerçekleri saklamak zorunda kalan Deniz için ise bu yük gitgide zorlaşmaktadır.

Diğer yanda Efe ve Metin’in Şükran ve Salih tarafından, Su ve Gönül’le basılmaları en çok Efe cephesinde işleri karıştırmıştır. Şükran, Su’dan pek hoşlanmamış ve oğlunun geleceğiyle ilgili endişeleri hat safhaya ulaşmış, aynı şekilde Su da Efe’nin ailesiyle bu kadar içli dışlı olmaktan rahatsız olmuştur. İşleri daha çok germek istemeyen Efe bir yandan Su’nun yeni bir ev bulmasına yardım ederken diğer yandan da Deniz’in yaşadığı tatsız günlerde ona destek olmaya çalışmaktadır.

Efe, Aslı, Deniz ve Mine tüm bu karmaşa içinde hayattan birkaç saat çalarak uzun bir aradan sonra yeniden yan yana gelir. Ancak bu mutlu dakikalar adeta fırtınadan önceki bir sessizlik gibidir ve hayat dördü için de yeni ve büyük sürprizler hazırlamaktadır.

Elveda Derken Dizisi 26 Bölüm / Yeni Bölüm

Elveda Derken Dizisi 26. Bölüm

Zeynep, Lale ile konuşuyor

Kanal D’nin başrollerinde; Ece Uslu, Burcu Kara, Gökhan Tepe ve Sinan Sümer’in oynadıkları sevilen dizisi “Elveda Derken” bu akşam da Türkiye’yi ekran başına kilitleyecek bir bölümle ekrana geliyor. Beğeniyle izlenen dizinin bu bölümünde; Zeynep, Ege’den habersiz Lale ile buluşup, ondan hayatlarından çıkmasını istiyor.

Ege ve Lale, bayılan Naz’ı hemen hastaneye götürürler. Durumu öğrenen Zeynep de oraya gelir.Eda işinde pek başarılı değildir. Patronu onu uyarır.

Şeyda, Kerim’in başka bir kadınla ilişkisi olduğunu düşünmektedir.Şahika, Şeyda’dan habersiz eski gazino patronuyla konuşur.
Lale’nin doktor bir arkadaşı, İzmir’e yerleşeceği için muayenehanesini ona devreder.Zeynep, Ege’den habersiz Lale ile konuşur. Ona hayatlarından çıkmasını söyler.

Ege avukatı ile görüşür. Ancak bu görüşme pek umut verici değildir.Eda, Barış’ı evde bir kızla yakalar.Duruşma için herkes mahkeme salonundadır. Ege, Naz’ın hastalığını delil olarak kullanacak olan Lale ile tartışır. Lale nedenini Zeynep’e sormasını söyler. Ortam gergindir. O sırada gelen telefon Lale’yi telaşlandırır.

Arka Sokaklar Dizisi 56 Bölüm / Yeni Bölüm

Arka Sokaklar 56. Bölüm

Rıza Baba ve ekibi baskında

Kanal D’nin başrollerinde, Zafer Ergin, Gamze Özçelik, Şevket Çoruh, Özgür Ozan, Uğur Pektaş ve İlker İnanoğlu’nun oynadıkları sevilen dizisi “Arka Sokaklar” bu akşam da macera dolu bir bölümle ekrana geliyor. Milyonların beğeniyle izlediği dizide bu akşam; Rıza Baba ile ekibi, bir villaya baskın yapıyor ve uyuşturucu satıcılarını yalamak için harekete geçiyor

Ayla ve Pınar, Rıza Baba’ya gazetede çıkan resmi yüzünden tavır alırlar. Bu yüzden Ekip bir kurtarma operasyonu planlar. Başarılı geçen operasyon sonrasında Ayla ve Pınar, Rıza Baba’nın gönlünü almaya çalışırlar.

Kurtarma operasyonunun hemen ardından Ekip bir villa baskınına gider. Baskında yakalanan Fatih adlı şahısın üzerinden kokain çıkar. Fatih kokaini Julia isimli bir kadından aldığını itiraf eder. Engin, Julia’nın vasıtasıyla asıl patronları yakalamak üzere gizli göreve gönderilir.

Zengin bir adamın fidye karşılığı kaçırılan kızını kurtarmaya çalışan Ekip, daha sonra da ameliyat masasında ölen aşiret ağasının öcünü doktordan çıkaran katilin peşine düşer.

Yeni evleri için planlar yaparken, televizyondaki bir haberde kaparo verdikleri adamın aslında bir dolandırıcı olduğunu öğrenen Suat yıkılır. Zeynep ise sürekli mide bulantısı ve kusmadan şikayetçidir. Murat hamile olabileceği ihtimaline karşı Zeynep’e çok özenli yaklaşır.

Yaprak Dökümü Dizisi 51 Bölüm / Yeni Bölüm

Yaprak Dökümü Dizisi 51. Bölüm

Ferhunde evde fırtınalar estiriyor

Kanal D’nin başrollerinde Halil Ergün, Güven Hokna, Bennu Yıldırımlar ve Caner Kurtaran’ın oynadıkları, Reşat Nuri Güntekin’in ölümsüz eserinden günümüze uyarlanan sevilen dizisi “Yaprak Dökümü”nün bu bölümünde; Şevket’in sırrını öğrenen Ferhunde, onu köşeye sıkıştırmanın verdiği cesaretle evde fırtınalar estiriyor.

Şevket’in sırrını öğrenen Ferhunde, onu köşeye sıkıştırmanın verdiği cesaretle evde fırtınalar estirmeye başlar. Sabrı taşan Hayriye Hanım da sesini yükseltince gerilim iyice artar.

Fikret’in evinde sular durulmaya başlar. Deniz kendisine destek olan Fikret’e minnettardır. Fikret ve Deniz’in arası düzelince, yandaşını kaybeden Cevriye’nin huysuzlukları çekilmez bir hal alır.

Ali Rıza Bey, Şevket’in sıkıntısının farkındadır. Şevket’in suskunluğu endişelerini daha da arttırmaktadır.

Necla kendi ayakları üstünde durmaya çalışırken, hastalığı sırasında kendisini yalnız bırakmayan Julide’nin niyetinden habersizdir.

Ferhunde, Oğuz’un felaketini gözleriyle görmek için Yaman’la birlikte mahkemeye gider.

Yaptığı yanlışın ağırlığı altında ezilen Şevket, babasının yüzüne bakamaz olmuştur. Ferhunde’yle birlikte ayrı eve çıkmaya karar verir.

Gazetede yayınlanan haber Ferhunde’nin mutluluğuna gölge düşürür. Ferhunde, Şevket’le tutuştuğu şiddetli kavganın intikamını almak için, inanılmaz bir plan yapar.

Binbir Gece Dizisi 40 Bölüm / Yeni Bölüm

Binbir Gece 40. Bölüm

Kerem siyah gecenin sırrını çözecek mi?

Kerem’in siyah geceyle ilgili gerçeğin peşine düşmesi Şehrazat’ı çok korkutur. Onur ve Şehrazat, balayı gibi bir hafta sonu planı yaparlar. Dedesinin evine misafir gelen Kaan’a, Füsun tahammül edememektedir. Depresyondan kurtulamayan Peride kendi geçmişine doğru bir yolculuğa çıkar. Burak, Melek’in peşine düşer. Melek ise kararsızdır. Bennu, Melek’in Burak’la bir ilişki yaşamasına şiddetle karşı çıkar. Evlenmek için nikah günü alan Yaman, Cansel’in kapısına dayanır. Mihriban, Bakü’den döner ama başında bir dert vardır. Bennu fotoğraf çekimleri sırasında can sıkıcı bir gerçeği öğrenir. Kerem, Onur’un para karşılığında bir kadınla beraber olduğunu Şehrazat’a ispatlamak için bir adım daha atar. Kerem, Onur ve Şehrazat’ın sırrını çözecek mi? Hafta sonu tatilinde Onur ve Şehrazat’ın canını sıkacak olan olay ne? Bennu, Kerem’i neyle suçlayacak? Cansel ve Yaman evlenebilecek mi? Tüm bu soruların cevabı bu akşamki bölümde. Sakın kaçırmayın!

25 Kasım 2007 Pazar

Yüksekova da 2 bin kişi terörü lanetledi



Dağlıca'daki PKK saldırısının ardından son bir aydır ülke gündeminden düşmeyen Hakkâri'ye bağlı Yüksekova ilçesinde, "Teröre Lanet, Birliğe, Bayrağa Saygı" adı altında bir mitingi düzenlendi. Şehit düşen askerler ve 24 Kasım Öğretmenler Günü nedeniyle şehit olan tüm öğretmenlerin anısına düzenlenen mitinge 2 bin civarında kişi katıldı. Yüksekova Stadyumu'nda toplanan vatandaşlar, buradan Hükümet Konağı önüne kadar yürüdü. Ellerindeki Türk bayraklarını coşkuyla sallayan katılımcılar PKK'yı lanetledi.

23 Kasım 2007 Cuma

PKK'nın İran'ın sınır bölgesinden Türkiye’yi hedef alan saldırıları önlüyoruz

Son dönemde PKK’ya yönelik saldırıları arttıran İran’ın İçişleri Bakanı Mustafa Pür Muhammedi, İran’ın ve Türkiye’nin ortak çıkarları olduğuna değindi.

Pür Muhammedi, ortak sınırda faaliyet gösteren terörist gruplara karşı ciddi çabaların gösterilmesi gerektiğini vurguladı ve İran'ın sınır bölgesinden Türkiye’yi hedef alan saldırıları önlemek için ellerinden geleni yaptıklarını söyledi.

Hakkâri'de Teröre lanet mitingi

Hakkâri'de öğrenci servisine yönelik bombalı saldırıyı ve PKK’nın yaptığı terör olaylarını kınamak amacıyla ’Teröre lanet mitingi ve yürüyüşü’ düzenlendi.

[Devamı:]

Birçok batı kaynaklı gazete ve TV'lerin haritalarında "Kürt" bölgesi diye gösterilen ve PKK yandaşı gibi gösterilmeye çalışılan Hakkârili vatandaşlar Teröre karşı 10.000lerle sokağa cıktı ve Türk bayraklı yürüyüş yaptı.

Hakkâri'de birkaç gün önce bir Okul taşıtına bombalı saldırı düzenlenmişti.

PKK'ya da yeter artık mesajı veren Jirki Aşireti lideri Mehmet Adıyaman: "Ölen askerlerin yüzde 40’ı Kürt değil mi? Yeter artık çocuklar ölmesin. Hepimiz kardeşiz. Bu olaylar olmasın" dedi.

21 Kasım 2007 Çarşamba

Peşmerge Görevde

Kuzey Irak'taki Bölgesel Yönetim, Terör Örgütü PKK'nın Yuvalandığı Kandil Dağı Etrafındaki Sıkı Önlemlerini Gevşetmeden Sürdürüyor.


Kuzey Irak’taki bölgesel yönetim, terör örgütü PKK’nın yuvalandığı Kandil Dağı etrafındaki sıkı önlemlerini gevşetmeden sürdürüyor.

Kandil Dağı çevresinde kurulan kontrol noktalarında sıkı önlemler alınırken, Peşmergeler araçları aramadan geçiriyor, kimlik kontrolü yapıyor. Siperlerde de ağır makineli tüfekli Peşmergeler, elleri tetikte bekliyor.

16 Kasım 2007 Cuma

Anti-terör timi görevde

Terörle profesyonel mücadele edecek 5 bin kişilik kadro kuruldu

Terörle profesyonel mücadele edecek 5 bin kişilik anti-terör timiyle ilgili çalışmalar tamamlanma aşamasında. Profesyonel birlik, Jandarma Komando ve Jandarma Özel Harekat timlerinden oluşacak.

İçişleri Bakanı Beşir Atalay, terör örgütlerine karşı yürütülen mücadelede daha kısa sürede sonuç alınabilmesi için Jandarma Komando Birlikleri ile Jandarma Özel Harekat Timlerinin tamamının profesyonel hale getirildiğini belirterek, "Demokrasiyi teröre feda etmeyeceğiz" dedi. Teröre karşı 5 bin kişilik uzman erbaş kadrosunun kurulduğunu kaydeden Atalay, bunlardan 3 bin 772'sinin halen görevde olduğunu geriye kalanının ise eğitiminin devam ettiğini bildirdi. TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu'nda konuşan Atalay, devletin öncelikli görevlerinden birisinin "vatandaşların huzur ve güven içerisinde hayatlarını sürdürmelerini sağlamak" olduğunu hatırlatarak, "Güvenliğin olmadığı bir ortamda, ekonomik kalkınmadan, huzurdan ve insanca bir yaşamdan söz etmek mümkün değildir" dedi. Atalay, ülkenin bölünmez bütünlüğüne yönelik eylem ve faaliyetlerde bulunan terör örgütlerine karşı yürütülen mücadelede daha kısa sürede sonuç alınabilmesi ve Jandarma Komando Birlikleri ile Jandarma Özel Harekat Timlerinin tamamının profesyonel hale getirilmesi amacıyla yürütülen çalışmanın sürdüğünü söyledi.

DEMOKRASİYİ FEDA ETMEYİZ

Terörle mücadelenin önemli bir diğer ayağının bölgenin, ekonomik, sosyal ve altyapı açısından eksiklerinin giderilmesi olduğunu dile getiren Atalay, 'Terörle mücadelede üzerinde durduğumuz en önemli konuların başında, terörist ile vatandaşın birbirine karıştırılmaması konusundaki hassasiyetimiz gelmektedir' dedi. Salt güvenlik gerekçeleriyle hukukun üstünlüğünden, demokratikleşmeden ve insan haklarından taviz vermelerini, kimsenin kendilerinden beklememesi gerektiğini vurgulayan Atalay, 'Biz kesinlikle demokrasiyi, teröre feda etmeyeceğiz' diye konuştu.

Sınırlar polise devredilecek

Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne giriş sürecinde en büyük projelerden biri olarak adlandırılan sınır polisi projesi tamamlandı. Emniyet Genel Müdür Genel Müdür Yardımcısı Emin Arslan, “Sınır Polisi” teşkilatının kurulmasına yönelik çalışmaların, Türkiye, Avrupa Birliği'ne (AB) üye olmadan tamamlanacağını bildirdi.

Teröriste kaçış yok

Teröristlerin Türkiye'den Kuzey Irak'a kaçışlarının engellenmesi için Gabar, Cudi ve Kato dağlarındaki dere yatakları çembere alındı. Uzman askerler de dağ yamaçlarına konuşlandırıldı.

Yeni Şafak

15 Kasım 2007 Perşembe

PKK VE UYUŞTURUCU

Van Emniyet Müdürlüğü ekiplerince düzenlenen 3 ayrı operasyonda, PKK'ya ait olduğu tespit edilen 947 kilogram esrar ile 86 kilo 505 gram eroin ele geçirildi. Alınan bilgiye göre, kent merkezi ve ilçelerinde uyuşturucu ticareti yapan kişilere yönelik çalışmalarını sürdüren Van Emniyet Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Şubesi ekipleri, Van'ın Başkale ilçesinin Ekecek köyünde PKK'ya ait uyuşturucu bulunduğu yönünde duyum aldı. Ekiplerin 3 Eylül 2007 tarihinde düzenlediği operasyonda, koyun merasına serili, PKK’lı ''Mahir'' kod adlı H.K'ye ait olduğu belirlenen ve terör örgütüne gelir sağlamak amacıyla hazırlanan 947 kilogram esrar bulundu.

Ekipler, daha sonra Van merkezdeki Hacıbekir Mahallesi ve Van-Hakkari kara yolundaki polis kontrol noktasında iki ayrı operasyon gerçekleştirdi. E.T. yönetimindeki plakası öğrenilemeyen bir otomobili Hacıbekir Mahallesi'nde durduran polisler, otomobilin akaryakıt deposuna gizlenmiş 62 kilo 340 gram saf eroin ele geçirdi.

Bu arada, Başkale'den Van'a uyuşturucu sevkıyatı yapılacağı yönünde duyum alan narkotik timleri, Z.D. yönetimindeki otomobili Van-Hakkari kara yolundaki polis kontrol noktasında durdurdu. Aracın bagajında yapılan aramada, torbada 24 kilo 165 gram eroin bulundu. Z.D. ile E.T'nin gözaltına alındığı, terör örgütü PKK üyesi ''Mahir'' kod adli H.K'nın ise arandığı belirtildi.

Emniyet Müdürü gazetecilere yaptığı açıklamada, ekiplerin üç ayrı operasyonda büyük bir başarıya imza attıklarını belirtti. Terör örgütü PKK'nın her zaman uyuşturucudan nemalandığının bilindiğini söyleyen Emniyet Müdürü, şöyle konuştu:

''Terör örgütü PKK'nın uyuşturucudan, kaçakçılıktan nemalandığı bilinir ve duyulur. Zaman zaman terör örgütünün uyuşturucuyla irtibatı olduğu tespit edilir. Bu bağlamda Başkale'de ele geçirilen esrar maddesinin terör örgütü PKK üyesine ait olduğu tespit edilmiştir ve bu kişi aranmaktadır. Böylece ispat edilen bir olayda, PKK'nın da bizzat bu işte parmağının olduğu ortaya çıkmıştır. Uyuşturucunun yakalanmasında büyük çaba sarf eden personelime teşekkür ederim.'' (Hürriyet, 05 Eylül 2007)

Her fırsatta sözde Kürt halkının özgürlüğü ve refahı için mücadele ettiğini söyleyen PKK, ürettiği ve pazarladığı uyuşturucu aracılığıyla başta Kürt kökenli vatandaşlarımız olmak üzere tüm toplumu zehirlemektedir. Zehirleyerek bir çeşit robot haline getirdiği gençlerimizi kirli işlerine bulaştıran PKK, uyuşturucu ticaretinden elde ettiği gelirle, terör örgütüne elebaşılık yapan kişilere, yurt içindeki PKK’lıların rüyalarında bile göremeyecekleri imkanlar sunmaktadır.

Her yıl örgüt mensubu veya sempatizanı onlarca genç, uyuşturucuya dayalı suçlardan ceza evine girmekte, diğer taraftan ise, özellikle büyük metropollerde pazarlanan uyuşturucudan dolayı çok sayıda genç kız ve erkek yok yere yaşamını yitirmekte ve aileleri ise dağılmaktadır. Ayrıca, olayın başka bir boyutu daha vardır. Devletin uyuşturucu ile mücadele için sadece güvenlik ve sağlık konularında sarf ettiği on milyonlarca dolar ayrı bir kayıp olarak milli ekonomiye yansımakta ve özellikle Güneydoğu Anadolu bölgemizin kalkınmasını sağlayacak koşulları olumsuz yönde etkilemeye devam etmektedir. Bir taraftan demokratik haklardan ve barıştan söz eden PKK terör örgütü, diğer taraftan uyuşturucu ve insan kaçakçılığı ile sağladığı gelirlerle terör faaliyetlerini finanse etmekte, gençleri zehirlemekte, insanları kirli işlerine alet etmektedir. Bu gerçekleri öğrenen vatandaşlarımızın terör örgütüne yönelik nefreti ve tepkisi artmaktadır. Baran Yücesoy

PKK parasında uyuşturucu izi

Fransız güvenlik birimlerinin geçen yıl gerçekleştirdiği kara para operasyonunda el konulan banknotlarda uyuşturucu izine rastlandı

FRANSA, PKK'NIN KİRLİ PARASINA EL KOYDU

Fransız güvenlik birimlerinin Temmuz 2006'da gerçekleştirdiği operasyonda, bölücü terör örgütü PKK'ya ait olduğu iddia edilen 310 bin euro'ya el konulduğu ortaya çıktı.

PKK'nın bir türlü ispat edilemeyen uyuşturucu ticareti bağlantısı konusunda Fransız polisi önemli bir operasyona imza attı. "Narko terör" operasyonu belgelere göre, olay şöyle gelişti:

Paris'te 21 Temmuz 2006 günü Nova Cambios adlı bir kambiyo bürosuna giden Eşref Yolcu (36) ile Cemal Aslan (42), yaklaşık 310 bin euro'yu dolara çevirmek istedi. Görevliler, şüpheli kişileri CPR Billets şirketine yönlendirdi. 24 Temmuz'da CPR Billets'e gelen Yolcu ve Aslan, mali suçlarla ilgilenen TRACFIN, Büyük Mali Suçlarla Mücadele Genel Kuruluşu ve şirketin özel güvenlik servisi tarafından 197 bin 500 euro ile gözaltına alındı.

Evde de para bulundu


Yolcu'nun evinde yapılan aramada, 113 bin 980 euro ile silahlı PKK militanlarının fotoğrafları bulundu. Aslan'ın evinde de çok sayıda silahlı kişinin fotoğraflarıyla birlikte, örgütsel dokümanlar ele geçirildi. Yolcu ve Aslan, PKK'nın Avrupa'da düzenlemiş olduğu yürüyüş lere katıldıklarını itiraf ettiler.

Yolcu, Türkiye'den tanıdığı bir işadamının gayrimenkul satışından alarak Hollanda'ya gönderdiği euro'yu dolara çevirmesini istediğini öne sürdü. Yolcu paranın ilk bölümü olan 115 bin euro'yu kendisinin, paranın diğer ikinci bölümünü ise yanında çalışan Aslan'ın Hollanda'da teslim aldığını kaydetti. Parayı getirdiğini kabul eden Aslan da, PKK yandaşlığının dışında başka herhangi bir olaya karışmadığını söyledi.

Polis sorgusunun ardından iki kişi hakkında Paris'te dava açıldı. Fransız Genel İstihbarat Merkezi, Yolcu'nun PKK'nın ülkedeki çeşitli sorumlularıyla ilişkili olduğunu, bunlar arasında, Nisan 2006'ya kadar PKK'nın Fransa sorumlusu olan "Xebat" kod adlı kişinin de bulunduğunu kaydetti. Aslan'ın PKK'nın etkin destekçisi olduğunu vurgulandı. Aslan'ın PKK'nın Avrupa kadrosu içinde yer aldığını bilgisi de mahkemeye iletildi.

Türkiye'den bilgi istendi


Dava dosyasında, PKK'nın kanlı eylemlerine vurgu yapılarak, örgütün siviller ve turistlerin de hayatına mal olmuş saldırılar gerçekleştirdiği anlatıldı. İki sanık hakkında, terör örgütü üyesi olmak, para aklamak ve terörizme para aktarmaktan dava açıldı.
Fransız yetkililer, Türk makamlarından, parayı gönderdiği öne sürülen işadamı, Aslan ve Yolcu'nun aradığı telefon numaralarının kime ait olduğu, PKK'nın gelirleri ve uyuşturucu parasının örgüte aktarılmasıyla ilgili yöntemler konusunda bilgi istedi. Yaklaşık 9 ay cezaevinde kalan iki sanık, adres değiştirmemek şartıyla tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı.

Kriminal raporlarla belgelendi


Ele geçirilen banknotlarda, piyasada gezen para üzerinde bulunan uyuşturucu miktarının çok üzerinde kokain ve eroin izine rastladığı kriminal raporlarla belgelendi. 5, 10 ve 20 euro'luk banknotların, uyuşturucu bulunan ortamlarda kullanıldığı belirtildi. Paranın uyuşturucu pazarlayan sokak satıcılarından da toplanmış olabileceği iddia edildi.

Basından Alıntılar:

Kaynak: Milliyet Gazetesi

PKK-uyuşturucu bağlantısı araştırılıyor .

ABD, bir kadın savcıyı PKK-uyuşturucu bağlantısını araştırıp bir rapor hazırlaması için Türkiye'ye gönderdi.

Fransa'da tutuklu bulunan ve terör örgütü PKK'nın kara para trafiğini yönlendirdiği iddia edilen 5 teröristin Türk güvenlik heyeti tarafından sorgulamasının ardından ikinci adım da ABD'den geldi. ABD, bir kadın savcıyı PKK-uyuşturucu bağlantısını araştırıp bir rapor hazırlaması için Türkiye'ye gönderdi.

Paris'te bir yıl önce yakalanan iki PKK'lı, paranın Hakkari Yüksekovalı işadamı Hikmet Serdar'a ait olduğunu söyledi ve iki ülke polis teşkilatları arasındaki işbirliği bu olaydan sonra hızlandı.

Fransa Adalet Bakanlığı, iki PKK'lının bağlantı kurduğu 73 telefon numarasını Türk polisine bildirdi. İstanbul narkotik polisi, Hikmet Serdar'ın telefonlarıyla işyerini takibe aldı.

Geçtiğimiz ocak ayında düzenlenen operasyonda Hikmet Serdar ve yanındakiler İstanbul Beylikdüzü'nde gözaltına alındı.

Operasyonu genişleten polis, Avcılar'da bir kamyonetin yakıt deposuna saklanmış 48 kilogram eroin buldu.

Soruşturmanın Paris ayağını yürüten savcı Anne Kostomaroff, Fransa-Türkiye karşılıklı adli istinade anlaşması kapsamında 1 hakim, 1 asker ve 1 polisten oluşan heyetle 19 Nisan'da İstanbul'a gelerek, Bayrampaşa Cezaevi'nde tutuklu bulunan Hikmet Serdar'ı sorguladı.

Paris-İstanbul hattında bu önemli gelişmeler yaşanırken devreye giren ABD de PKK-uyuşturucu bağlantısını araştırmak üzere bir kadın savcıyı Türkiye'ye gönderdi.

ABD'li savcının İstanbul ve Ankara'daki temaslarının ardından PKK-kara para trafiğine ilişkin bir rapor hazırlaması bekleniyor.

Basından Alıntılar:

Kaynak: internetajans

DTP' li Eroin Taciri Aranıyor

1 milyon euroluk 51 kilogram eroinle yakalanıp, sevk edildikleri nöbetçi mahkeme tarafından serbest bırakılan Demokratik Toplum Partisi (DTP) Yüksekova Meclis Üyesi Şükrü E. ile Mehmet Ç. ve Medeni Y. hakkında yeniden gıyabi tutuklama kararı çıkarıldı.

Polis daha önce yakalanarak mahkemeye çıkardığı 3 kişiyi yenşden yakalamaya çalışıyor. Edinilen bilgiye göre, 1 ay önce İran ve Afganistan'dan gelen eroinlerin Türkiye üzerinden Fransa ve İspanya'ya sevkıyat yapıldığı ihbarını alan polis, İstanbul, Hakkari, Antalya ve Bursa'da eş zamanlı operasyon başlatmış ve yakalanan 12 kişiden 9'u tutuklanmıştı. Gözaltına alınan ve çete lideri olduğu bildirilen Muhittin Ö.'nün üzerinde yeşil kart çıkması herkesi şaşırtmıştı.

Basından Alıntılar:
Kaynak : Türkiye Gazetesi

UYUŞTURUCU TİCARETİNİ EN ÇOK TERÖR ÖRGÜTLERİ YAPIYOR

Mersin Baro Başkan Vekili Uğur Uğuz, çok büyük bir sektör haline gelen uyuşturucu madde ticaretinden kazanılan paraların yine yasal olmayan alanlarda kullanıldığına dikkat çekti.

MERSİN - Mersin Baro Başkan Vekili Uğur Uğuz, çok büyük bir sektör haline gelen uyuşturucu madde ticaretinden kazanılan paraların yine yasal olmayan alanlarda kullanıldığına dikkat çekerek, uyuşturucu pazarının karlı bir alan olması nedeniyle, başta silah olmak üzere her türlü ihtiyaçlarının karşılanabilmesi için özellikle terör örgütleri tarafından uyuşturucu ticaretinin yapıldığını söyledi.
Mersin Emniyet Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlar Şube Müdürlüğü'nün uyuşturucu maddeler ile mücadele amacıyla başlattığı "Yenigün Projesi" kapsamında baro hizmet binasında "Madde Bağımlılığı" konulu konferans düzenlendi.
Kaçakçılık ve Organize Suçlar Şube Müdürlüğü Narkotik Büro Amiri Serhat Cora'nın konuşmacı olarak katıldığı konferansta, avukatlara uyuşturucu ile mücadele ve bağımlılık sonrasında yapılması gerekenler anlatıldı.
Konferansın açış konuşmasını yapan Mersin Baro Başkan Vekili Uğur Uğuz, insanoğlunun her dönem keyif verici maddeler kullandığına dikkat çekerek, "Alkol kullanımı ile başlayan süreç, zaman içerisinde başka keyif verici maddelerin bulunması ve kullanılması, sanayiinin gelişmesi ile birlikte ekonimik ve sosyal yaşamın değişmesi, buna bağlı olarak ortaya çıkan sosyal sorunların da etkisiyle madde kullanımı daha da artmış, bağımlılık kavramı ortaya çıkmıştır" dedi.
Uyuşturucu ve uyarıcı maddelerin türüne göre etkileri ve bağlılık meydana getiren miktarı farklı olmakla birlikte bu tür maddelerin hepsinin de doğrudan bağımlılık sağladığına işaret eden Uğuz, uyuşturucu madde alışkanlığının özelliklerini ise şöyle sıraladı:
"İnsan beynini uyuşturması, şartlar ne olursa olsun uyuşturucu maddeyi veya ilacı kullanmayı sürdürme konusunda irade dışı bir arzu ve ihtiyacın duyulması. Zamanla kullanım miktarını artırma ihtiyacının duyulması. İlacın tesirine karşı psikolojik veya fizyolojik bir ihtiyacın duyulmasıdır."
Uğur Uğuz, madde bağımlılığının sadece kişiyi yok etmediğini, tüm topluma zarar verdiğinin altını çizerek, Türkiye nüfusunun çoğunluğu çocuk ve gençlerden oluştuğu için, uyuşturucu satıcılarının özellikle gençleri hedef aldığını kaydetti.
Çok büyük bir sektör haline gelen uyuşturucu madde ticaretinden kazanılan paraların yine yasal olmayan alanlarda kullanıldığını dile getiren Uğuz, "Uyuşturucu pazarı karlı bir alan olması nedeniyle başta silah olmak üzere her türlü ihtiyaçlarının karşılanabilmesi için özellikle terör örgütleri tarafından ticareti yapılmaktadır" şeklinde konuştu.
Tehlikenin büyüklüğü nedeniyle Anayasa'ya dahi hüküm konulması ihtiyacının doğduğuna dikkat çeken Uğuz, şunları söyledi:
"Toplumda suç oranının artması, madde bağımlılığına bağlı hastalıkların artması, terör örgütleri tarafından ticareti yapılarak, elde edilen gelirin yine yasal olmayan sair işlerde yine toplumun zararına kullanılması gibi nedenlerle önleyici tedbirlerin alınması zorunlu olmuştur."
Mersin Emniyet Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlar Şube Müdürlüğü Narkotik Büro Amiri Başkomiser Serhat Cora ise, öncelikle insanların uyuşturucu maddelere nasıl başladığını, uyuşturucunun zararları ile birey ve toplum üzerindeki geri dönüşümü zor olan olumsuz etkilerini anlattı.
Cora, madde bağımlılığı üzerinde genel değerlendirmelerde bulunduğu sunumunda, bağımlılık sürecinin gelişimi, uyuşturucu maddelerin insanlar üzerindeki ruhsal ve biyolojik olumsuz etkileri ile arkadaş çevresi, ailenin, eğitim ve ekonomik durumun madde kullanımında oynadığı rollere dikkat çekti. Cora, "Doğal yollardan mutlu olabilmeli, çocuklarımızı da bu yönde kanalize edebilmeliyiz. Yoksa birileri çocuklarımızı farklı yollara sevk edebilir. Aile bireyleri çocuklarına uygun model olmalıdır. Dizi filmlere
daha az zaman ayırıp, çocuklarımızı daha etkili ve kaliteli zaman ayırabilmeliyiz" dedi.
Uyuşturucu satıcılarının gençleri hedef seçtiklerini de vurgulayan Cora, madde bağımlılığının tedavisi mümkün olan bir hastalık olduğunu ve bağımlıların ilgili sağlık kuruluşlarına giderek yardım alabileceklerini kaydetti. Cora, madde bağımlılığının toplumsal bir sorun olduğunu ve herkesin de sorunun çözümünde üzerine düşeni yapması gerektiğini de sözlerine ekledi.

Basından Alıntılar:
kaynak: habervitrini.com

Narko-Terör de son halka da tamam

'Narko-Terör'de son halka da tamam

El-Kaide ile bağlantılı uyuşturucu ticaretinin son halkası olduğu iddia edilen Khan Mohammed Kahn Atatürk Havalimanı'nda yakalandı
Terör örgütü El-Kaide ile bağlantılı uyuşturucu parasını, patlayıcı ve silah desteğine dönüştüren uluslararası "Narko Terör" üyelerine yönelik düzenlenen Zümrüt/Bayer Operasyonu'nun son halkası olduğu iddia edilen Pakistanlı Khan Mohammed Khan, Atatürk Havalimanı'nda yakalandı.

Türkiye, ABD, Hollanda ve Romanya'da Mart ve Nisan aylarında eş zamanlı olarak yapılan operasyonlarda şebeke elemanları 345 kilogram eroinle yakalanmıştı. Operasyon, uyuşturucunun İran'a kadar naklinden sorumlu Hossein Karimi Ricabadi'nin kaçtığı Avusturya'da yakalanması ile sonuçlandırıldı. ABD'de patlayıcı madde ve silah satmak suçlarından aranan ve El-Kaide örgütü ile bağlantılı olduğu iddia edilen Hossein Karimi Ricabadi'nin yönettiği şebekenin, İstanbul Narkotik Şube Müdürlüğü'ndeki köstebeğinin de 11 yıllık polis memuru Erol Ç. olduğu tespit edilmişti. Polisin elinden son anda kaçan, uyuşturucuyu temin ve imal ederek İran'a kadar nakleden kişi olduğu iddia edilen Khan Mohammed Khan, yakalanmasının ardından İstanbul Narkotik Şube Müdürlüğü'nde sorguya alındı.

Hollanda'ya kaçmaya çalıştığı belirlenen Khan Mohommed Khan, İstanbul Narkotik dedektifleri tarafından 8 Ocak'ta Atatürk Havalimanı'nda fotoğraflanmıştı.
07 Haziran 2007
Kaynak: hurhaber.com

14 Kasım 2007 Çarşamba

PKK'ya Silah Akıyor - Basından alıntılar

Irak'ta Kürtlerin kurduğu ve ABD ordusu içindeki üst düzey askerlerin de yer aldığı kaçakçılık mekanizması sayesinde, silahlar "Irak ordusuna hibe ya da yardım" gibi gösterilip piyasaya sürülüyor. Bu silahlar önce Kürt aracılar tarafından kuzeydeki güvenli bölgelere aktarılıyor. Daha sonra ise siyasi koşullar çerçevesinde terör örgütlerine pazarlanıyor.

PKK itirafçılarının, Amerikalıların PKK'ye silah sattığı yönünde verdiği bilgilerin ardından, Irak'ın kuzeyinde oynanan büyük oyunun ayrıntıları netleşmeye başladı. Washington yönetimi PKK'nin elindeki ABD yapımı silahları "kaçak askerlere" bağlasa da Ankara'ya ulaşan bilgiler, bölgede içinde üst düzey Amerikan askerlerinin de bulunduğu milyar dolarlık bir silah pazarının işlemekte olduğunu gösterdi.

İstihbarat raporlarına yansıyan bilgilere göre, K. Irak'ta ABD yapımı silahların terör örgütünün eline ulaşmasında işleyen mekanizmanın ayrıntıları şöyle:

* 1991 yılındaki Körfez Savaşı'nın ardından K. Irak'taki silah pazarının odak noktasında Kürt gruplar yer aldı. Başta Çin ve Rusya olmak üzere yabancı ülkelerden getirilen silahlar, Kürt yönetiminin ileri gelenleri tarafından pazarlanmaya başlandı. PKK'nin ana silah sağlayıcısı yine bu gruplar oldu. Bu dönemde silah ticaretinin önde gelen isminin ise Süleymaniyeli bir Kürt olan, ancak 30 yıl önce Lübnan'a geçerek Hariri ailesinin yanında çalışmaya başlayan Tevfik Baban olduğu belirtiliyor. Baban, suikasta kurban giden eski Lübnan Başbakanı Refik Hariri' nin ailesinin Suudi Arabistan'daki inşaat şirketlerini yönettiği sırada, inşaatlarda PKK'lileri çalıştırmasına Türkiye tepki göstermişti.

* 2003'den sonra mekanizmaya ABD de iki açıdan dahil oldu. Bir taraftan ABD'nin bugüne kadar sayısı on binlere ulaştığı belirtilen asker kaçaklarınca satılan silahlar piyasaya girerken diğer taraftan da ABD ordusundaki üst düzey askerlerin yer aldığı kaçakçılık mekanizması sayesinde ABD silahları "Irak ordusuna hibe ya da yardım" gibi gösterilip piyasaya sürülüyor.

* Silahlar önce Kürt aracılar tarafından kuzeydeki güvenli bölgelere aktarılıyor. Daha sonra siyasi koşullar çerçevesinde terör örgütlerine pazarlanıyor. Silahların parası K. Irak'a hiç sokulmadan İsviçre ve Lübnan'daki bankalarda kişisel hesaplara gidiyor.

* Irak ordusu içinde denetim mekanizmaları oluşturulamadığı için ABD tarafından hibe edilen silahların denetimi sağlanamıyor. Bazen ABD'liler hibe edilen silah sayılarını fazla gösterip arta kalan silahları direkt olarak satma yoluna gidiyor. Bu silahlar, yine Kürt yönetimindeki önemli isimleri arkasına alan aracılarla silah pazarında en iyi müşteri olarak görülen PKK'ye ulaştırılıyor.

* Ancak bu mekanizmanın içinde üst düzey ABD askerlerinin bulunması, Washington'un PKK'ye silah gönderilip göndermediği konusunda ciddi soru işaretlerini de beraberinde getirdi. ABD, bunların kontrol dışı faaliyetler olduğunu savunsa da Türk yetkililerdeki kuşkulu yaklaşım ortadan kalkmadı.

* Kaçak ABD askerleri, Irak-Ürdün sınırındaki aşiretler aracılığıyla Irak'ı terk etmeye çalışırken bu aşiretler de ABD askerlerinin ellerindeki silahları Kürt tüccarlara satıyor. Söz konusu silahlar da yine PKK'ye satılıyor.

Kaynak: Cumhuriyet

İşte PKK’nın Silah Listesi! - Basından Alıntılar

Genelkurmay Başkanlığı bir süredir PKK’nın kullandığı silahların kaynağını belirliyor ve üretici ülkelere, silahların, PKK’nın eline nasıl geçtiğini soruyordu. PKK, bunun belirlenmemesi için bir süredir yeni bir yöntem geliştirdi...
Temmuz ayının ilk günlerinde, güvenlik güçlerine teslim olan teröristler, Kandil Dağı’ndaki kampa, iki ABD zırhlı aracının silah getirdiğine tanık olduklarını açıkladılar. İddialarla ilgili tartışmalar sürerken, Genelkurmay Başkanlığı’nın, ‘terör örgütlerinin kullandığı silahların menşei’ araştırmasını öteden beri yaptığı, silahları üreten ve kayıtlarda aldı görünen ülkelere, bunların PKK’nın eline nasıl geçtiğine ilişkin soru yönelttiği anlaşıldı.

Genelkurmay Başkanlığı’nın belgelerine göre PKK, son dönemde, silah ve patlayıcıların kaynağının belli olmaması için silahların seri numaralarını siliyor. Seri numaraları silinmeyen silahların, hangi ülke kaynaklı olduğu kesin olarak belirleniyor.

PKK’nın önemli karargâhı olarak belirtilen Kandil Dağı’na, ABD silahlarının getirildiği, teslim olan teröristlerin ifadelerinde yer aldı. Bu ifadeler doğrultusunda, ABD makamlarından bu konuda bilgi istenirken, gündeme PKK’nın kullandığı ABD kaynaklı silahlar da getirildi.

Denetimsiz biçimde transferleri yapılan küçük ve hafif silahların, çeşitli yollarla terörist grupların kontrolüne geçtiğini belirten yetkililer, bu konuda uluslararası kuruluşların yürüttüğü çalışmalara da Türkiye'nin tam destek verdiğini söylediler.

Terör örgütlerinin Türkiye'ye yönelik eylemlerinde kullandıkları silahların ‘menşeini araştırma’nın önceki yıllarda yapılanlardan çok farklı olmadığını belirten askeri yetkililer, ele geçirilen silahların bir kısmına ait bilgilerin ya silah üreticileri ya da kaçakçılar tarafından özellikle silindiğini söylediler. Son dönemlerde ‘siliciler’ arasına PKK da katıldı.

Made in İtalya, Almanya...
Silinen seri numaraları yüzünden ele geçirilen silahların tamamının kaynağını saptamanın zor olduğunu belirten yetkililer, seri numarası belli olmayan bu silahları, kataloglardan karşılaştırma yöntemiyle kaynak belirlediklerini söylediler.

Yakalanan silahlardan menşei tam olarak belirlenenlerin önceki yıllarda elde edilen sonuçlarla da benzerlik gösterdiğini kaydeden yetkililer, buna ilişkin şu bulguları aktardılar:

“Hafif silahların çoğunluğu, başta Rusya olmak üzere eski Doğu Bloku ülkeleri ve Çin kaynaklı. Bir kısım silahlar ise Almanya, İtalya, İngiltere, İspanya, ABD gibi ülkeler tarafından üretildikten sonra, doğrudan veya dolaylı yollarla terör örgütlerine aktarılıyor. Arazide yeri tespit edilen ve emniyet gerekçesiyle yerinde imha edilen mayınlardan büyük çoğunluğunun ise İtalyan menşeli olduğu anlaşılıyor.'' PKK'ya dönük operasyonlarda ele geçirilen binlerce silahın kaynak araştırması, Genelkurmay Başkanlığı tarafından yapılıyor. Bu konuda yapılan araştırmaya göre, menşei tam olarak belirlenen silah ve patlayıcıların ülkelere göre dağılımı şöyle:

KALAŞNİKOF’LAR

Ele geçirilen ve menşei tam olarak belirlenen 4 bin 500 Kalaşnikof’un (AK-47) yüzde 71.6’sı Rusya, yüzde 14.7'si Çin, yüzde 3.6'sı Macaristan, yüzde 3.6'sı da Bulgaristan orijinli.

KANNAS’LAR

Ele geçirilen toplam 5 bin 713 suikast silahı Kannas, BKC, Dragunov, Arbiki, G-3, M-16, G-1, mavzer gibi silahlardan 959'unun menşei tam olarak belirlendi. Bunların yüzde 45.2'sinin Rusya, yüzde 13.2'sinin İngiltere, yüzde 9.4'ünün de ABD orijinli olduğu saptandı.

ROKETLER

PKK'nın eylemlerde de yaygın olarak kullandığı roketlerden ele geçirilen 1.610'u üzerinde inceleme yapıldı. Bunlardan ancak 313'ünün menşei belirlenebildi. Bunların da yüzde 85'inin Rusya, yüzde 5.4'ünün Irak, yüzde 2.5'inin Çin menşeli olduğu anlaşıldı.

TABANCALAR

2 bin 885 tabanca ve makineli tabancadan 2 bin 208'inin menşei belirlendi. Bu silahların yüzde 21.9'u eski Çekoslovakya, yüzde 20.2'si İspanya, yüzde 19.8'i İtalya orijinli çıktı.

EL BOMBALARI

3 bin 490 el bombasından 136'sının menşei belirlendi.
Bunların yüzde 72'sinin Rusya, yüzde 19.8'inin ABD, yüzde 8'inin ise Alman menşeli olduğu görüldü.

MAYINLAR

Bulunan 11 bin 568 mayından 8 bin 15'inin menşei araştırması sonuçlandı. Bu mayınların yüzde 60.8'i İtalya, yüzde 28.3'ü Rusya, yüzde 6.2'si Almanya kaynaklı.

Kaynak: Milliyet-Tempo Dergisi

570 Kilo 'El Kaide Eroini' Ele Geçti - Basından Alıntılar

El Kaide'nin 570 kilo eroini dere yatağında bulundu. Uyuşturucu şebekesi Afganistan ve İran üzerinden bir kamyonla Türkiye'ye soktuğu 570 kilo eroini İstanbul'dan Avrupa'ya nakladeceğini öğrenen jandarma, kamyonu takibe aldı. Pendik'te jandarmanın oluşturduğu kontrol noktasını farkeden şebeke eroini yol güzergahında bir dere yatağına boşalttı.

Kaynak: SABAH

Patlayıcılar Irak'tan Geliyor - Basından alıntılar

Türkiye, yurtiçinde alınan yoğun güvenlik önlemlerinin yanı sıra uluslararası kuruluşları da PKK'nın son dönemdeki eylemleriyle ilgili olarak bilgilendirme kampanyası yürütüyor.

Geçen hafta NATO ve Avrupa Konseyi'nde yapılan sözlü bilgilendirmelerin ardından önceki gün de BM Genel Sekreteri Ban Ki Moon'a bir mektup gönderildi.

Türkiye'nin New York'taki Daimi Temsilcisi Baki İlkin tarafından iletilen mektupta, Türkiye'de son dönemde asker ve sivilleri hedef alan terör eylemlerinin PKK tarafından gerçekleştirildiği ve patlayıcıların da Kuzey Irak'tan sokulduğunun saptandığı vurgulandı.

BM'nin terörle mücadele konusundaki sözleşmesi ve bugüne kadar alınan Güvenlik Konseyi kararlarının anımsatıldığı mektupta, Irak'la ilgili kararların da Irak yönetimine, topraklarından komşularına yönelik her türlü terör eylemini ortadan kaldırma sorumluluğu yüklediği kaydedildi. BM'ye gönderilen mektupta, "Uluslararası topluluğun El Kaide'ye karşı nasıl topyekün işbirliği varsa, PKK'yla da aynı şekide birlikte mücadele edilmesi gerekmektedir" mesajının da verildiği belirtildi.

K. Irak'tan taciz atışı
Genelkurmay Başkanlığı önceki gün Hakkâri'nin Çukurca ilçesi Çığlı köyü sınır bölgesinde devriye görevi icra eden sınır birliklerine Irak topraklarından teröristler tarafından taciz ateşi açıldığını duyurdu.

Kaynak: Milliyet

10 Ton A4 Plastik Patlayıcı Türkiye'ye Sokuldu - Basından alıntılar

Ankara'yı kana bulayan A4 plastik patlayıcıların, geçtiğimiz aylarda Irak üzerinden Türkiye'ye giriş yaptığı öğrenilen Portekiz yapımı bomba malzemesi olduğu sanılıyor. PKK'nın Portekiz yapımı 10 ton plastik patlayıcıyı Irak üzerinden yurda soktuğunu öğrenen emniyet birimleri, bunun ancak 200 kg'a yakın bölümünü ele geçirdi.

Emniyet'in ilk tespitlerinde de Ankara bombasının kaynağının "Portekiz ve Kuzey Irak" olduğu şüphesi doğdu. Daha çok askerin kullandığı ve "C4'ün daha kuvvetlisi" olarak nitelenen A4 plastik patlayıcılardan daha önce de İstanbul, Adıyaman ve Adana gibi şehirlerde küçük miktarlarda yakalanmıştı. Emniyet yetkilileri, A4 türü patlayıcının TNT ve C4'ten sonra en güçlü patlayıcılardan biri olduğunu belirttiler. Küçük bir miktarı bile büyük çaplı bir yıkıma neden olan bomba hamur kıvamında olduğundan istenilen şekil verilebiliyor, küçük bir pilin vereceği akımla bile patlatılabiliyor ve sonrasında 3 bin santigrat derecelik bir ısı ile büyük çaplı basınç ortaya çıkıyor. Patlayıcının 5 gramı 20 gramlık bir C4'ün yapacağı etkiyi yaratıyor. Patlayıcı hem toprak, hem asfalt yolda kamufle olabiliyor. Uzaktan kumandalı fünye ve mayın güçlendirme amacıyla kullanılıyor. Madde 15 yıl boyunca uygun şartlarda saklanabiliyor. Emniyet yetkilileri Portekiz'den gelip Irak'ta kaybolan 8 ton A4'ten önemli bir bölümünün halen izine rastlamadığının da altını çizdiler.

Kaynak: SABAH

Terör Örgütüne ABD Silahları - Basından Alıntılar

Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt'ın, terör örgütüne silahları Talabani ve Barzani'nin verdiği uyarısı, gözlerin yeniden Türkiye-Irak sınırı güvenliğine çevrilmesine neden oldu. Son olarak örgütün Kürt grupların yardımıyla Türkiye'ye 750 kilogram C-4 ve Stinger füzesi sokarak İstanbul'a getirdiği iddia edilmiş ve bu yalanlanmamıştı.

Örgütün silahları arasında RPG roketatarlarının da olduğu biliniyor. PKK'nin elindeki silahların ABD menşeli oldukları açıklanmıştı. Türk ve Amerikan istihbaratçıların araştırmaları, Irak'taki kaotik ortam nedeniyle ABD'lilerin birçok "kayıp silahının" da PKK'nin eline geçtiğini doğrulamıştı.


Irak'taki ortam PKK'ye yarıyor


Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt 'ın PKK'ye C-4 patlayıcılarını Kuzey Irak'taki Talabani ve Barzani 'nin verdiği uyarısı, gözleri yeniden Türkiye-Irak sınırı güvenliği ve örgütün silahlandırılması konusuna çevirdi. PKK militanlarında ele geçirilen çok sayıda silah ve patlayıcının ABD menşeili olduğu saptanırken, son olarak örgütün Türkiye'ye 750 kilogram C-4 ve Stinger füzesi soktuğu iddia edilmiş ve bu yalanlanmamıştı.

Genelkurmay Başkanı Orgeneral Büyükanıt, ABD temaslarının ardından düzenlediği basın toplantısında, PKK ile Kuzey Irak'taki Kürdistan Yurtsever Birliği ve Kürdistan Demokrat Partisi yöneticilerinin PKK ile silah ilişkilerine işaret ederken, terörle mücadele konusunda bu gruplarla konuşmayacağını net bir şekilde ortaya koydu.

PKK'nin elinde tonlarca TNT

PKK ile Kuzey Irak'taki gruplar arasındaki patlayıcı ilişkisi birçok kez belirlenmişti. Son olarak aralık ayında, Türkiye'ye 750 kilogram C-4 patlayıcı ile 5 adet Stinger füzesinin girdiği bilgisine ulaşılmıştı. Buna göre, silahları taşıyan minibüs Afyon'a ulaşıncaya kadar 4 kez plakasını değiştirdi. Konaklamanın ardından silah yüklü aracın İstanbul'a ulaştığı saptanmıştı. Gazetelere de yansıyan bu bilgiler yalanlanmamıştı.

Terör örgütünün sürekli olarak silah yenileme faaliyetlerine yöneldiği saptaması güvenlik birimlerinin raporlarına yansımıştı. PKK'nin elinde tonlarca TNT, binlerce mayın ve füze bulunduğu yönünde bilgilere de ulaşılmıştı. Örgütün elinde bulunan silahlar arasında RPG roketatarlarının da olduğu biliniyor. PKK'nin elindeki silahların ABD menşeili oldukları açıklanmıştı. Türk ve Amerikan istihbarat birimlerinin araştırmaları, Amerikalıların birçok "kayıp silahının" da PKK'nin eline geçtiğini doğrulamıştı.

Emniyet Genel Müdürlüğü de teröristlere yönelik operasyonlarda ele geçirilen patlayıcıların menşeini araştırmıştı. C-4 ve A-4 olarak bilinen patlayıcıların seri ve üretim numaralarından, Portekiz yapımı olduğu anlaşılmıştı.

Portekiz'in patlayıcıları Irak'a, İran'la 7 yıl süren savaş sırasında sattığı belirlendi. Irak'ta yaşanan kaotik ortamdan yararlanan terör örgütlerinin depolardaki patlayıcılara ulaştıkları tahmin ediliyor.

Terör örgütünün kullandığı patlayıcılar arasında TNT'de bulunuyor. Ancak, TNT patlayıcısına ulaşılması, ticari amaçla satışı yapıldığı için zor olmuyor. Büyükanıt'ın dikkat çektiği çok güçlü patlayıcı olarak bilinen C-4'ler piyasadan temin edilebilecek nitelik taşımıyor. Ancak ordularda bulunabilecek türden patlayıcılar kategorisinde değerlendiriliyor. Sınırda yapılan operasyonlarda ele geçirilen teröristlerde özellikle Irak işgalinin ardından fazlaca C-4 patlayıcısının çıkması dikkat çekiyor. Sınırda ele geçirilen teröristlerin sırt çantlarında C-4'ler bulunmuştu.

Irak Savunma Bakanlığı'ndan da geçen yıl 5 ton C-4 patlayıcısı çalınmıştı. Patlayıcıların Irak genelinde faaliyet gösteren terör unsurları ile PKK tarafından Türkiye'de kullanılabileceği endişesi gündeme gelmişti.

Kaynak: Cumhuriyet

" KÜRESEL TERÖRİZM VE ULUSLARARASI İŞBİRLİĞİ " SEMPOZYUMU - Genelkurmay Başkanlığı

" KÜRESEL TERÖRİZM VE ULUSLARARASI İŞBİRLİĞİ " SEMPOZYUMU - Genelkurmay Başkanlığı



Genelkurmay Başkanlığı Terörle Mücadele Mükemmelliyet Merkezi'nde icra edilen 3-24 Mart 2006 tarihleri arasında "Küresel Terörizm ve Uluslararası İşbirliği" konulu uluslararası sempozyumun kitabını indirebilirsiniz


13 Kasım 2007 Salı

Narkotik'den Yazılar 1

Neden Kullanım ve Bağımlılık? Neden ‘Uyuşturucu’ Değil?

• Uyuşturucu sözcüğü dar bir kapsamda kullanılmaktadır.
• Bağımlılık yapan maddelerin hepsi ‘uyuşturucu’ değildir. Uyarıcı olanları da vardır.
• ‘Uyuşturucu’ tanımı tütün ve alkol kullanımını kapsamaz.
• Tütün ve alkol bağımlılık yapan maddelerdir.
• Madde kullanımı ve bağımlılığı dendiğinde ise ayrım yapmaksızın tüm bağımlılık maddeleri anlaşılır.


Bağımlılık Nedir?


• İnsanın yaradılış özelliği ile ilgili olarak vücudunun hiç de ihtiyacı olmadığı halde herhangi zararlı bir maddenin, vücuduna girmesini sağlayarak, bu maddeyi vücuduna alıştırması, devamında da bu maddeyi bırakamamasına bağımlılık denir.
• Bağımlılık yapan maddeyi vücuduna tanıtan insanın hayatının her anında o madde ile ilişki içerisinde olması kaçınılmazdır.
• Bu ilişki insanın özel hayatının pek çok alanını kapsar ve insanın diğer tüm maddi-manevi ihtiyaçlarının önüne geçer.


Bağımlı Hale gelen bir insanın kaybedecekleri!
• Özerklik
• Özgüllük
• Özdenetim
• Özgüven
• Özgürlük

İnsanoğlunun onurlu ve insani prensipler içerisinde yaşamasını sağlayan bu 5 özellik, bireyin herhangi bir maddeye bağımlı hale gelmesiyle birlikte değişime uğrar hatta yok olup gider!


Madde doğal veya yapay nitelikli kimyasallara verilen isimdir.


• Tıp alanında -hekim denetiminde- tedavi amacıyla,
• Tıp alanında -hekimden bağımsız- tedavi dışı amaçlarla,
• Tıp dışı ve farklı amaçlar için üretilmiş olmasına karşın insan tarafından tüketilen kimyasallara bağımlılık maddeleri denir.


Bağımlılık yapan maddeler


• Beyin ve bağlantılı organları(Merkezi Sinir Sistemi) doğrudan,
• Beyin ve bağlantılı organları(Merkezi Sinir Sistemi) dolaylı etkileyerek:
• “Sahte bir İyi Oluş” hali yaratırlar.
Sahte İyi Oluş Hali
• Bağımlılık yapan maddelerin Beyin Ödülleme Sistemi üzerindeki etkisidir.
• Öznel bir hoşnutluk söz konusudur.
• Her birey için farklı bir şiddeti vardır.
• Etkisi zamanla sınırlı ve geçicidir.
• Beyin Ödülleme Sisteminin doğal yolla uyarılması doğal hoşnutluk yaratmaktadır.
Madde Kullanımı ve Bağımlılığı
• Madde kullanımı, bağımlılık yapan maddelerin sahte iyi oluş hali sağlamak amacıyla vücuda dahil edilmesidir.
• Madde kullanımının, biyolojik süreçlere bağlı olarak ortaya çıkardığı bedensel-ruhsal-toplumsal sorunlar ise, bağımlılıktır.


Bağımlılık Süreci Gelişimi


• Madde kullanımı ile duygu, düşünce, davranış ve tutum farklılaşır.
• Miktara bağlı olarak bu durum her birey için değişik bir süreyi kapsar.
• Bireyin gerçekliği kavrayışı etkilenir.
• İlk seferden sonra tekrarlayan kullanım olasılığı yüksektir.
• Sonraki zamanlarda aynı etkinin sağlanması için kullanım sıklığı ve/veya miktarı artabilir.
• Bu kısır döngünün yerleşmesiyle birey bağımlılık sürecine girmiş olur.
Bağımlılık Süreci: Değerlendirme Ölçütleri
• Madde arama davranışının yoğunluğu
• Madde kullanma sıklığının artması
• Madde etkisine tolerans gelişmesi
• Yoksunluk/kesilme belirtilerinin varlığı
• Bu belirtilerin madde kullanımı ile yatışması veya giderilmesi
• Zihinsel olarak madde kullanımına dair uğraş ve kurguların yoğunlaşması ve davranışın buna göre şekillenmesi
• Süreç oluştuktan sonra madde kullanımına ara verilse bile bağımlılık olgusu yok olmaz. Kullanımla birlikte birkaç hafta içinde tekrar ortaya çıkar.
BUNLARDAN ÜÇ TANESİNİN VARLIĞI BAĞIMLILIK LEHİNE DEĞERLENDİRİLİR.



Bağımlılık sürecini etkileyen unsurlar


• Madde kullanımın bağımlılığa dönüşmesi temelde biyolojik bir olgudur.
• Bireysel ruhsal özellikler,
• Çevresel nedenler;
farklı biçim ve düzeyde sürecin alacağı en son şeklin belirlenmesinde rol oynarlar.
• Bağımlılık Biyo Psiko Sosyal bir sorundur.


Bağımlılık Süreci: Belirleyici Etmenler(I)
• Kullanılan maddenin Etkileme Süresi
• Kullanılan maddenin Etki Şiddeti
• Bağımlılık maddesi MSS’ni ne kadar kısa sürede ve ne kadar şiddetle etkiliyorsa o ölçüde bağımlılık gücü taşımaktadır.


Bağımlılık Süreci: Belirleyici Etmenler(II)
• Kullanan kişinin yapısal özellikleri
• Kullanan kişinin ruhsal yapı özelliği
• Yapısal özellikler bazı insanlar için madde kullanmayı zorlaştırırken, beyinde eksikliği saptanmış kimi maddelerin kişiyi madde kullanmaya yatkınlaştırdığına dair bulgular vardır.
• Ruhsal zorlukların ve bozuklukların seyri sırasında madde kullanma davranışının ortaya çıktığı yaygın bir kanıdır.
• Belli kişilik özellikleri taşıyan insanların madde kullanmaya yatkınlığından söz edilmektedir.
RUHSAL YAPI ÖZELLİKLERİ MADDE KULLANIMI VE BAĞIMLILIĞINI TEK BAŞINA AÇIKLAYAMAZ! GENELLEME YAPMAKTAN VE ÖNYARGIYLA YAKLAŞMAKTAN KAÇINMAK GEREKİR.



Bağımlılık Süreci: Belirleyici Etmenler(III)


• Maddeye ulaşmak ve
• Maddeyi temin etmek kolaysa o maddenin kullanımı yaygınlaşır.
• Akran grubu ve
• Aile sosyal öğrenmenin en temel iki ortamı olup madde kullanmaya başlamakta önemlidir.
• Toplumsal Çevrenin madde kullanımına yönelik tutum alışı birey için ödülleyici veya caydırıcı bir etki taşır.
MSS VE BAĞIMLILIK SÜRECİ: Kullanım ve Temas
MSS VE BAĞIMLILIK SÜRECİ: Kullanım ve Değişme
-Hücresel öğrenmenin başlaması-
MSS VE BAĞIMLILIK SÜRECİ: Bağımlılığın Yerleşmesi
-Hücresel öğrenmenin tamamlanması-
Hücresel Öğrenme: Sonuç ve Çıkarımlar
• Hücre yapısı ve işlevi, insan türü için özdeştir.
• Kişinin eğitimi, toplumsal konumu, gelir düzeyi vb. etmenlerin bu özdeşlik üzerinde belirleyici bir etkisi yoktur.
• Madde kullanan herkes için bağımlı hale gelme riski eşittir.
• Kullanımı emniyetli bir bağımlılık maddesi yoktur.
• Hücresel öğrenme süreci herkes için eşdeğer bir seyir özelliği taşır.


Kaynak: Prof. Dr. Yıldırım DOĞAN

Narkoterör

Narkotik ile terörizmin bileşkesi olan son dönemlerde türetilmiş bir kelimedir. sadece kelime olmakla kalmayıp BM'den, interpol'e kadar tüm uluslararası kuruluşlarda bir karşılığı vardır. bu nedenle bir çok ülkede artık , narkotik masası, terör masası ile birlikte birer narko-terör masası vardır. spesifik anlamda ise terörün narkotiği, narkotiğin terörü keşfetmesi ve izdivaç etmeleridir. PKK bu anlamda salt terör örgütü değil, narko-terör örgütüdür. zira gelirinin büyük kısmını uyuşturucu ticaretinden elde etmektedir. bu terimi ilk kullanan kişi dönemin Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri boutros gali'dir. Gali, 29-30 Mayıs 1996 yılında Kahire'de katıldığı "Uluslarası Terörizm Semineri"nde şu ifadeyi kullanmıştır. "Terörizm bağımsız bir kavram değildir. Yasa dışı hareketlerden ayrılmaz. Teröristler silah ve mühimmat kaçakçılığı yapmakta, uyuşturucu kaçakçılığında elde ettikleri kara parayı aklayarak finans kaynaklarını oluşturmakta, politik bir maske takınarak, suçlu ilişki boyutlarını kamufle etmeye çalışmaktadırlar." Bununla

Ekim 1997 yılında A.B.D. Dışişleri Bakanlığı tarafından yayınlanan "Küresel Terörizm Modelleri" raporunda dünyada 30 ana terörist örgüt bulunduğu belirtilmiş, bunların uyuşturucu kaçakçılığı ile ilişkili oldukları vurgulanmıştır.

29 Haziran - 03 Temmuz 1998 tarihleri arasında Beyrut'da yapılan Birleşmiş Milletler Uyuşturucu Kontrol Programınca yapılan değerlendirme raporunda; Narko-Terör organizasyonlarının birbirleri ile ve diğer suç grupları ile çok açık ilişkileri olduğu vurgulanmış örnek olarak pkk Terör Örgütü gösterilmiştir.

kaynak : uludag sözlük

Pars Narkoterör için Uludağ Sözlükten Sesler :)

  1. osman sinav in yeni dizisi. pazartesi aksamlari kuzey ruzgari saatinde gosterilecekmis. az once show tv de fragmani gorulmustur.
  2. türkçe'ye yeni bir kelime kazandırma aşamasındaki yapım. narkoteror ne lan.
  3. yoksa kurtlar vadisi terör sallandırılınca osman sınav gündeme getirdi bunu mu koydu acaba diye düşündürten dizidir. nasıl bir yapım olacağı yayınlandıktan sonra belli olacaktır haliyle.
  4. ortalıkta ne idüğü belli olmayan onlarca dizi varken, bi sen eksiktin dediğim diziymiş. ulan hakikaten bunu yapanlar, bunların izlendiğine inanıyor mu? çok merak ediyorum.
  5. biraz faşizm , biraz şovenizm , azcık din iman , az da asker mafya, biraz karanlık işler kattı mı tutacak dizidir.

    osman sınav biliyor bu işi.

    ha şimdi biri çıkar der ki;
    osman sınav gerçekleri göz önüne seriyor,
    e çocuğum aziz nesin'de aynısı yapmaya kalktı alındınız ?
  6. günümüzdeki en güncel konu olan terörizm ve şehitlerden pay çıkarma yöntemi. zeki adam osman sınav.

  7. yukselen milliyetçilik dalgasıyla beraber rant amacı guden bir osman sınav şah eseri daha. hahaha yemişim ulan sizin şah eserlerinizi, ülke gerçeklerinizi, hiç mi vicdanınız sızlamıyor? toplumca büyük bir sınavdan geçtiğimiz şu gunlerde, insanların milliyetçilik duygularını reklamlara meze yapıp cebinizi doldurmaya. sanırım bugunlerde ekranlarda bir işin tutması için en basit formul nickimden asagi monsingiladbah'ın yukarıda yazdığı formul olsa gerek.

    çıkar şimdi üç beş hödük. dizinin başrol oyuncusuna özenir. olum biliyon mu bir kilo eroinle, 178.653 keleş mermisi alıyorlarmış, o mermilerle kaç mehmet öldürüyorlar biliyon mu? hadi gidek şu kanı bozuk, ibne kürtleri doğduklarına pişman edek...

  8. 4 filmlik bir proje olarak düşünülen pars'ın, 2008'de çekimesi düşünülen filminin adıdır.

    serinin ilk filmi pars kiraz operasyonu görüntü olarak çok iyi, gişe filmi olarak iyi, senaryo olarak normal, hikaye olarak iyi ancak, özellikle oyunculuk olarak kötü bir filmdi.

    2008'in ilk çeyreğinde ise, 2. filmin vizyona gireceği tahmin edilmekteydi fakat, dizi olarak karşımıza çıktı. osman sınav'ın show tv üzerindeki etkisinden midir bilinmez, yine kötü oyunculuklarla, yapmacık seslendirmelerle bezenmiş bir yapım olarak karşımıza çıkacaktır. acı hayat, pusat gibi seslendirme faciası, oyunculuk faciası olan ancak tribüne oynayan yapımların benzeri, tipik osman sınav yapımı olacaktır.

    ulan keşke, paraya pula göz kırpmayıp, kötü de olsa sinema filmi olsaydı bu yapım...
Kaynak : www.uludagsozluk.com/k/pars-narkoteror/

Unutulmauan Film Pars Kiraz Operasyonu

Photobucket - Video and Image HostingKurtlar Vadisi‘nin yaratıcısı Osman Sınav’dan iddialı bir film geliyor… Osman Sınav, yönetmenliğini ve yapımcılığını üstlendiği Pars: Kiraz Operasyonu‘nda gençleri esir alan uyuşturucu sorununa el atıyor… Afganistan’dan başlayıp Avrupa ve Amerika’ya uzanan uyuşturucu trafiğini ve bu trafiği kimlerin yönlendirdiğini anlatan film 20 Nisan 2007‘de gösterime çıkıyor…

Pars: Kiraz Operasyonu, Osman Sınav’ın ABD’li ortağı ile yaptığı dört filmlik projenin ilki… Beş yıl içinde dört film çekmeyi planlıyan Osman Sınav filmin kadrosunda Mehmet Kurtuluş, Nida Şafak, Selçuk Yöntem, Murat Daltaban, Pelin Batu, Haluk Piyes ve Uğur Polat’ın yanısıra yabancı oyunculara da yer verdi…

Dalgaları Aşmak, Armageddon, Dogville, Blade, Dracula gibi filmlerde rol alan Udo Kier de, filmin kadrosunda yer aldı. İlk kez bir Türk prodüksiyonda yer alan deneyimli oyuncu Udo Kier, çekim ekibiyle kısa sürede uyum sağladı…

Pars NarkoTeror 1 Bolum Yayin Tarihi

Pars Narkoterör Dizisi Ekim sonu yada Kasım başında Pazartesi günleri akşamı yayınlanacak ve Yayın saati olarak 22:00 Seçilmiştir...

Dizinin senaryosu yazıldı, hikayesi kurgulandı, teknik ekibi kısmen belli oldu, oyuncu seçimleri devam etmekte. Çekimlerine de 2 hafta içinde başlanıyor.

12 Kasım 2007 Pazartesi

Pars Selçık Yöntem



Doğum tarihi: 1953
Eğitimi: Ankara Devlet Konservatuarı Tiyatro Yüksek Bölümü

1953 yılında İstanbul'da doğan Yöntem, 1975 ve 1976 yılları arasında Ankara Devlet Konservatuarı Tiyatro Yüksek Bölümü'nden mezun oldu. 1977 yılında Ankara Devlet Tiyatrosu'nda çalışmaya başladı. 1994'te İrfan Yalçın'ın "Aşağıdakiler" adlı oyununu, 1995'te Savaş Dİnçel'in "Gürültülü Patırtılı Bir Hikâye" adlı oyununu yönetti. Bu oyunla "Özgüye Değer Yönetmen" ödülünü aldı. 1997-98 sezonunda Haldun Taner'in "Ay Işığında Şamata" adlı oyununu yönetti. 1986-87 sezonunda "Dört Mevsim" adlı oyunla "Özgüye Değer Erkek Oyuncu" ödülünü, 1988-1989 sezonunda "Peynirli Yumurta" adlı oyunla "En İyi Erkek Oyuncu" ödülünü, 1990-91 sezonunda "Deli Dumrul"daki rolü ile "Ulvi Uraz En İyi Erkek Oyuncu" ödülünü aldı.

Televizyon ve sinema için film çalışmaları yaptı, "C Blok" adlı filmle "En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu" ödülünü aldı. Yöntem, "Deliyürek" adlı dizi ve sinema filmindeki "Bozo" tiplemesinden sonra, 2003 yılındaki "Kurtlar Vadisi" adlı dizide de "Şef" karakterini canlandırdı.

Oynadığı film ve diziler

Pars: Kiraz Operasyonu 2006
Kuşdili 2006
Kız Babası 2006
Rüzgarlı Bahçe 2005
Banyo 2005
Çalınan Ceset 2004
24 Saat 2004
Kurtlar Vadisi 2003
Deli Yürek-Boomerang Cehennemi 2001
Taksim-İstanbul 2000
Şarkıcı 2000
Acı Gönül 2000
Şaşı Felek Çıkmazı 2000
Üzgünüm Leyla 2000
Figüran 1999
Kimsecikler 1999
Deli Yürek 1999
Çatısız Kadınlar 1999
Çiçeği Büyütmek 1998
Kaçıklık Diploması 1998
Sıcak Saatler 1998
Ateş Dansı 1998
İstanbul Kanatlarımın Altında 1996
80. Adım 1996
Şehnaz Tango 1996
C-Blok 1993
Yaz Yağmuru 1993
Süper Baba 1993
Suyun Öte Yanı 1991

Pars Pelin Batu



Pelin Batu
1978 yılında Ankara'da dünyaya gelen Pelin Batu, dışişlerinin en ünlü diplomatlarından biri olan babası İnal Batu'nun görevi nedeniyle hayatının büyük bir bölümünü yurt dışında geçirdi. Henüz bir yaşındayken babasının tayini nedeniyle Kıbrıs'a gitmek zorunda kalan Batu, okul çağına geldiğinde ise kendini Pakistan’da buldu.

İlk ve orta öğrenimini Pakistan'da Beacon House Public School, Ankara'da Pakistan Embassy Study Group ve Hacettepe Üniversitesi Piyano Bölümü'nde yaptı. Liseyi Marymount School (New York 1993-1995) ve Mannes College of Music'te (1993-1995) okuyan Batu, New York Üniversitesi'nde Edebiyat, Tiyatro, Felsefe öğrenimi gördükten sonra Boğaziçi Üniversitesi Tarih Bölümü'nü bitirdi.

İslamabad, Girne, Prag, Londra, Paris, New York gibi birçok şehirde bulunduktan sonra, tatil için geldiği günden beri İstanbul'da yaşıyor. Siyaset ve politika ile ilgilenmediğini söyleyen Batu, sadece yazı yazmak ve oyunculuk yapmak istediğini belirtiyor.

Pelin Batu, ilk sinema deneyimini Ferzan Özpetek filmi olan Harem Suare ile gerçekleştirdi. Oyunculuk kariyerini birçok sinema filmi ve televizyon dizisi ile devam ettiren Pelin Batu'nun bir tane de kitabı var. Pelin Batu'nun 'Ghost Sonata' adlı oyundan en iyi kadın oyuncu ödülü bulunuyor.

Oynadığı Filmler

O Şimdi Asker
Bakış
Harem Suarei
Sessiz Gece
Akşam Güneşi
Şellale
İçeridekii
Baba
Ayışığı Neredesini
Hayal Kurma Oyunları

Pars Udo Kier




Çocukluğu
Udo Kier, 1944'te Almanya'da doğdu. 2. Dünya Savaşı'nın en yoğun yaşandığı zamanlarda, daha doğduğu ilk günlerde bir hastane bombalamasından canlı kurtuldu. 18 yaşında İngiltere'ye dil öğrenmeye gitti. Bu arada da oyunculuk dersleri almaya başladı. İlk rolü 1966 tarihli Road to Saint Tropez adlı filmde jigolo rolü oldu.

Aktörlükte yükseliş
1970'de ilk önemli filmi "Hexen bis aufs Blut gequält" (Mark Of The Devil) filminde oynadı. Film vahşi sahneleriyle dikkat çekiyordu. Bu vahşet filmindeki başarısı Flesh for Frankenstein ve Blood for Dracula adlı filmde başrol oynamasına neden oldu. Bu filmlerden sonra Udo Kier korku filmlerinin kült bir figürü olarak görülmeye başlandı. 1980'lerde de özellikle Avrupa yapımı filmlerde büyük bir ün kazandı.

Amerika'da ünlenme
1991 yapımı Benim Güzel Idaho'm filmindeki rolü ile ilk kez Amerika'da dikkat çekti. Filmin soundtrackinde kendi yazdığı bir şarkı da yer alıyordu. 1993 tarihli Even Cowgirls Get The Blues ve 1995 tarili Johnny Mnemonic filmlerinde de arkadaşı Keanu Reeves ile rol aldı. 1994 tarihli Jim Carrey ile oynadığı Budala Dedektif ve 1996 tarihli Pamela Anderson ile oynadığı Barb Wire ilgi topladı. Diğer oynadığı önemli filmler 1998 tarihli Blade, 2000 tarihli Karanlıkta Dans ve 2002'deki FeardotCom oldu.

Pars Uğur Polat



Doğum tarihi: 01.01.1961
Doğum yeri: İstanbul
Eğitimi: İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuarı Tiyatro Bölümü

1979 yılında Ankara Sanat Tiyatrosu çalıştı.
1981 yılında İstanbul Devlet Konservatuvarı Tiyatro Bölümü'nden mezun oldu.
1985 yılında Adana Devlet Tiyatrosu çalıştı.
1987 İstanbul Devlet Tiyatrosu çalıştı.
Ödülleri:
1990 yılında Ankara Film Festivali Umut Veren Oyuncu.
1996 yılında İsmet Küntay Ödülleri En İyi Erkek Oyuncu.

Oynadığı dizi ve filmler:

Pars: Kiraz Operasyonu 2006
Kayıp 2007
Mavi Gözlü Dev 2007
Kara Yılan (2) 2007
Küçük Adımlar 2007
Sis ve Gece 2006
2 Süper Film Birden 2005
Seher Vakti 2005
İstanbul Şahidimdir 2004
Sultan Makamı 2003
Güz Sancısı 2002
Karşılaşma 2002
O da Beni Seviyor 2001
Yeditepe İstanbul 2001
Beni Unutma 2000
Yıldız Tepe 2000
Ayna 2000
Çilekli Pasta 2000
Dar Alanda Kısa Paslaşmalar 2000
Filler ve Çimen 2000
Kimsecikler 1999
Salkım Hanımın Taneleri 1999
Sıcak Saatler 1998
Kördüğüm 1997
Nice Yıllardan Sonra 1997
Bir Erkeğin Anatomisi 1996
Kurtuluş 1996
Bir Kadının Anatomisi 1995
Sahte Dünyalar 1995
Cazibe Hanımın Gündüz Düşleri 1992
Suyun Öte Yanı 1991
Yıldızlar Gece Büyür 1991
Bütün Kapılar Kapalıydı 1990
Cahide 1989
Sis 1988

Pars Eray Demirkol



Doğum tarihi: 02.10.1981
Doğum yeri: İstanbul
Eğitimi: Haliç Üniversitesi Tiyatro bölümü

Eray Demirkol: Tiyatro ve sinema sanatçısı. Süper Baba'da oynadığı Alim rolüyle tanınır.
Aziz Nesin sahnesinde tiyatro eğitimi alan Demirkol, çocuk yaşta sanat hayatına atıldı. İlk deneyimini Süper Baba dizisinde edinen sanatçı, Daha sonra tiyatro eğitimine Ataköy Yunus Emre Kültür Merkezi’nde devam etti. Haliç Üniversitesi Tiyatro bölümünü bitirdi. Muzaffer İzgü’nün hayatını konu alan "Zıkkımın Kökü" isimli TV filminde rol aldı. Dizi film ve sinema filmlerinde rol almaya devam ediyor.

Oynadığı dizi ve filmler

Pars: Kiraz Operasyonu - 2006
Kınalı Kuzular: Son Nefes - 2007
Kınalı Kuzular: Beni Sizlerden Ayırmayın - 2007
Kınalı Kuzular: Kınalı Hasan - 2006
Kınalı Kuzular: Bedeli Çanakkale'de Ödendi - 2006
Kınalı Kuzular: Nişanlıya Verilen Söz - 2006
Kınalı Kuzular: Üçpınar'lı Ali - 2006
Kınalı Kuzular: Bir Tutam Saç - 2006
Renkler Eşyalar ve İnsanlar - 2005
Ekmek Teknesi - 2002
Deli Yürek - 1999
Süper Baba - 1993
Zıkkımın Kökü - 1992

Pars - Duygu Sen



Doğum tarihi: 25.05.1985
Doğum yeri: İstanbul
Eğitimi: Müjdat Gezen Konservatuar

Oynadığı dizi ve filmler:

Pars: Kiraz Operasyonu
Hayat Bilgisi
Çocuğun Var Derdin Var
Tövbekar
Yürekte Sızı
Aşkın Mucizeleri
Ömer Seyfettin: Velinimet - Uçurumun Kenarında

Pars: Kiraz Operasyonu

Pars: Kiraz Operasyonu yönetmenliğini Osman Sınav'ın yaptığı, başrollerinde Mehmet Kurtuluş, Nida Şafak, Selçuk Yöntem, Uğur Polat ve Murat Daltaban'ın oynadığı macera/heyecan filmdir. Türkiye’nin önde gelenler sinema listesinde yer alır.

Filmin Konusu

İstanbul’un en tanınmış narkotik başkomiseri Ertuğrul (Uğur Polat), tehlikeli bir operasyonda, büyük bir gizemle karşılaşır. Ancak Ertuğrul, uyuşturucu dünyasının karanlık labirentlerindeki bu sırrı çözmeye fırsat bulamadan, çocuklarının gözü önünde eşiyle birlikte öldürülür. Onların intikamını almak ise 15 yıl sonra, amansız bir narkotikçi olarak yetişen “Pars” lakaplı oğlu Atilla’ya {Mehmet Kurtuluş} kalır. Atilla, sağ kolu Asena {Nida Şafak} ile birlikte gerçekleştirdiği büyük operasyonlardan birinde, uyuşturucu dünyasının en belalı ismi Haşhaşi’nin {Murat Daltaban} ayağına basar. Ancak, siyasi güçlerin de desteğiyle Atilla kızağa alınır ve pasif bir göreve çekilerek, ortalığı karıştırmaması için bir kenara atılır. Bu yetmezmiş gibi, ailesinden kalan tek kişi olan kardeşini de uyuşturucuya kurban veren Atilla, büyük bir bunalıma girer. Bir aile gibi kenetlenen narkotik teşkilatının desteğiyle Atilla, kağıt üzerinde görünmese de harekete geçer ve geniş bir operasyon başlatır.

PKK / KADEK / KONGRA-GEL

Kuruluşu :

Dünyanın en kanlı terör örgütlerinden birisi olan, insanlığın yüzkarası, PKK/KONGRA-GEL terör örgütü 27 Kasım 1978’de, Diyarbakır’ın Lice ilçesi Ziyaret (Fis) köyünde 25 kişinin katılımıyla yapılan ve I nci Kongre niteliğindeki toplantıda, Kürdistan İşçi Partisi-Partiya Kerkaren Kürdistan (PKK) adıyla kurulmuştur. Örgüt, 1984 yılına kadar kadro çalışmalarını tamamlamıştır. 15 Ağustos 1984 tarihinde Eruh ve Şemdinli baskınlarıyla, silahlı eyleme başlayarak stratejik savunma safhasının ilk dönemi olan silahlı propagandaya geçiş yapmıştır.

Terör örgütü, 04 Nisan 2002’deki 8 nci Kongresinde adını Kürdistan Özgürlük ve Demokrasi Kongresi (KADEK), 26 Ekim-06 Kasım 2003 tarihleri arasındaki 9 ncu Kongresinde de Kürdistan Halk Kongresi (KONGRA-GEL) olarak değiştirmiştir.

Amacı :

PKK/KONGRA-GEL terör örgütünün başlangıçtaki amacı; silahlı propaganda yöntemiyle önce Türkiye’nin Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesinde Marksist-Leninist bağımsız bir Kürdistan devleti kurmak, müteakiben İran, Irak ve Suriye’de tesis edilecek Kürt devletleri ile birleşerek “Bağımsız-Birleşik Kürdistan” nihai hedefine ulaşmaktır.

Hedefi :

- Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin ülkesi ve milleti ile bölünmez bütünlüğünü, birlik ve beraberliğini, anayasa ile belirtilen parlamenter düzenini, temel hak ve özgürlüklerini ortadan kaldırmak,

- Türkiye'de binlerce yıldır birlikte yaşayan insanlardan bir kısmının, halkın ayrı bir kimliğe sahip oldukları iddiası ile özerklik veya federatif bir yönetim sistemi ile ayrı bir toprak, ayrı bir bayrak altında toplanmasını sağlamak suretiyle ülkeyi bölmek ve parçalamaktır.

- Bölücü terör örgütü; bu hedefe ulaşabilmek için, dünyadaki siyasi, ekonomik ve sosyal gelişmelerle, günün yükselen değerlerine paralel olarak ve dünya kamuoyunun meylettiği eğilimleri dikkate alarak; hem ideolojisini hem de mücadele yöntemini zaman zaman değiştirmiştir.

- Bu kapsamda; başlangıçta Marksist-Leninist ideolojiyi esas alan terör örgütü zaman içinde gelişimini sürdürmek ve etki alanını artırmak üzere;

- Dini konulan istismar edici girişimlerde bulunmuş,

- Kürt milliyetçiliği fikrini savunarak ırkçı bir görüntü çizmiş,

- Uyuşturucu madde ve silah kaçakçılığı başta olmak üzere, her türlü kaçakçılık ve yasa dışı faaliyetler içinde yer almış ve bu tip oluşumlarla bütünleşmeye çalışmış,

- Türkiye üzerinde emelleri ve menfaatleri olan bütün dış odaklar ile devlet ve millet çıkarlarına ve hayatiyetine kast eden tüm düşman unsurlarla müttefik haline gelmiş ve gelmeye devam etmektedir.

Bu gelişmelere paralel olarak örgütün aşamalı hedef stratejisinde de değişiklikler olmuştur. Bu stratejide;

- İlk aşamada; insan hakları, demokratikleşme, siyasi çözüm gibi kavramlar istismar edilerek sosyal ve kültürel bazı hakların temin edilmesi,

- İkinci aşamada; yurt içi ve yurt dışında kurtarılmış bölgeler ihdas edilmesi,

- Üçüncü aşamada; Türkiye ve Kuzey Irak’taki bazı bölgelerin bir federasyon altında birleştirilmesi ve bağımsız bir devlet kurulması ve ileri aşamalarda İran ve Suriye mücavir sahalarına el atmayı hedeflemiştir.

Faaliyetleri :

Terör örgütünün 1984 yılından bugüne kadar sivil halka karşı ayırım yapmaksızın çocuklara, hatta bebeklere, kadınlara, yaşlılara ve bölge halkına hizmet eden, çoğunluğu öğretmen, din adamı ve devlet görevlilerine karşı uyguladığı terör eylemleri nedeniyle; 11.483 ( 5415’i ölü, 6068’i yaralı) sivil, 17.875 (5871’i şehit, 12004’ü yaralı) güvenlik gücü mensubu olmak üzere 30.000 üzerinde vatandaşımız yaralanmış veya şehit olmuştur.

Yine bölge halkının hizmetinde faaliyet gösteren 250’si okul, 110’u cami, 50’si sağlık kuruluşu olmak üzere toplam 2000 civarında tesis yapılan saldırılarla tahrip edilmiştir.

Bugüne kadar terör örgütü ile yapılan mücadele için toplam 150 milyar Dolar civarında harcama yapıldığı tahmin edilmektedir.

Avrupa’da 1990’lı yıllardan itibaren bazı ülkeler tarafından da terör örgütü olarak kabul edilen PKK/KONGRA-GEL terör örgütünün, özellikle mücavir ülkelerden ve bazı Avrupa ülkelerinden değişik şekillerde destek gördüğü bilinmektedir. Bu ülkelerin terör örgütüne sağladığı desteği genel olarak aşağıda belirtilen altında toplamak mümkündür.

- Örgüte politika belirlemek ve strateji vermek,

- Üst düzey örgüt liderlerine barınma imkanı sağlamak,

- Lojistik destek (silah ve mühimmat) temin etmek,

- Kamp yeri tahsis etmek,

- Eğitim vermek,

- Finansman temin etmek,

- Sahte kimlik/pasaport temin etmek,

- Tedavi imkanı sağlamak,

- Uyuşturucu ve insan kaçakçılığı yapmasını desteklemek,

- İstihbarat kuruluşlarınca eylem yapacak örgüt mensuplarına bilgi temin etmek,

Terör Örgütünün Gerçek Yüzü :

1984 yılından beri yaşanan PKK/KONGRA-GEL terörünün yaptığı vahşet incelendiğinde, bu örgütün gerçek kimliği ortaya çıkmış ve maskesi düşmüştür.

Terör örgütünün amacı ne Kürt halkının mutluluğuna sahip çıkmak, ne de onların her konuda gelişimine yardımcı olmaktır.

İç ve dış kamuoyunda ısrarla savunduğunun aksine; PKK/KONGRA-GEL'in, Kürt kökenli vatandaşlarımız ile hiç bir ilgisi yoktur. Ancak, terör örgütünün bugüne kadar uyguladığı ve gerçek dışı bilgilere dayanarak sürekli tekrarladığı, "Kürt Kimliği, Kürt Halkının Özgürlüğü, Kimlik ve özgürlük için savabildiği" temaları; Güneydoğu Anadolu bölgesindeki Kürt kökenli vatandaşlarımıza ve dünya kamuoyuna abartılarak ve saptırılarak aktarılmış bir aldatmacadır.

"Kürt Kimliği Gerçeği, Kürt Halkının Özgürlüğü ve PKK/KONGRA-GEL Terör Örgütü'nün Bu Uğurda Verdiği Özgürlük Savaşı" temaları yıllardır o kadar ısrarla ve kurnazca işlenmiştir ki, yurt dışında birçok ülke ve uluslararası kuruluş ile, yurt içinde çok sayıda legal dernek, kurum ve kuruluş, medya, hatta bazı siyasi partiler ile yetkili kişilerin dahi, duygu ve düşünceleri ipotek altına alınmak istenmiştir.

PKK/KONGRA-GEL terör örgütünün yaptıkları Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Bildirgesinin maddeleri ile karşılaştırıldığında örgütün uyguladığı terör bir kez daha karşımıza çıkmaktadır;

- Gerek örgüt içinde kendi yandaşlarına, ve teröristlerine, gerekse bölge halkına karşı kardeşlik anlayışı ile davranmadığı su yüzüne çıkmıştır. (Madde-1)

- Yaş ve cinsiyet farkı gözetmeden (Bebek, çocuk, genç, ihtiyar, kadın/erkek ayırımı yapmadan) insanları öldürmekte, böylece onların yaşama ve kişi özgürlüğü ve hakkına karşı gelmektedir. (Madde-3)

- Örgüte zorla eleman kazandırarak, onların ayrılmalarına müsaade etmeyip, çağdışı bir disiplin anlayışı ile zorla örgütte kalmalarını sağlamakta ve köle gibi kullanmaktadır. (Madde-4)

- Halktan zalimce ve işkence ile para ve malzeme toplamakta, zorla dağ kadrosuna gönderdiği genç kızlara onur kırıcı davranışlarda bulunmaktadır. (Madde-5)

- Türkiye'de, herkesin Anayasa teminatı altında bulunan bağımsız mahkemelere müracaat hakkı varken, terör örgütü Anayasa ya da yasa ile tanınmış temel hakları çiğneyen eylemlere başvurma yolunu seçmekte ve militanlarını (Madde-8) kendisi yargılayıp vahşice cezalandırmaktadır.

- Ülkede serbest dolaşım özgürlüğü varken, bu hürriyeti yol keserek, otobüsleri silahla tarayarak, bomba koyarak, turistleri zorla dağlara kaçırıp, keyfi yakalamalar ve alıkoymalar yapmakta, kendisine boyun eğmeyen köyleri cezalandırmaktadır. (Madde-9)

Görüleceği gibi, canilerden ve katillerden oluşan bu örgüt bütün insanlığın yüz karasıdır, insanlık ve uygarlık dünyasının utanç kaynağıdır.

Bugüne kadar 30.000’nin üzerinde insanımızı katleden ve yapmış olduğu bunca tahribat ve gerçekler ortada iken, terör örgütünün maske takarak terorist kimliğinden kurtulması mümkün değildir. Şu kesinlikle bilinmelidir ki terör örgütü ne değişikliğine giderse gitsin yaptıklarının hesabını verecektir.

TÜRKİYE'DEKİ TERÖR ÖRGÜTLERİ

PKK / KADEK / KONGRA-GEL
Devrimci Halk Kurtuluş Partisi/Cephesi (DHKP/C)
Maoist Komünist Parti (MKP)
Marksist Leninist Komünist Partisi (MLKP)
HİZBULLAH
İslami Büyük Doğu Akıncılar-Cephesi (İBDA-C)

TERÖR ve GENÇLİK

Terör örgütlerinin dinamosu niteliğindeki gençlik ile ilgili de çeşitli tanımlamalar yapılmıştır. Gençliği dar manada çocuklukla orta yaş arasındaki devre olarak ; geniş manada kendinden evvelki çocukluk ile kendinden sonraki erginlik kesimi arasında psikolojik, biyolojik ve sosyal açıdan en duyarlı yaş kesiti olarak tanımlamak mümkündür.

UNESCO, 15-25 yaş dilimini gençlik olarak kabul etmiştir. Ülkemizde ise, 14-22 yaş kesimi, gençlik çağı olarak benimsenmiştir.

Ülkemizde genç nüfusun yoğunluğu dikkate alındığında, 14-22 yaş kesitindeki insanlarımızın önemli bir yekün teşkil edeceği kendiliğinden anlaşılacaktır. Okuyanlar açısından, 14-22 yaş grubundaki gençlerin, Lise ve Üniversite gençliği olduğu açıktır.

Gençliği akademik düzeyde ele alan çeşitli araştırma ve değerlendirmelerde; gençler, okuyan gençler ve okumayan gençler olarak ikiye ayrılmıştır. Okuyan gençler, orta öğretim gençliği ve yüksek öğretim gençliği olarak taksim edilmiştir. Yine, okumayan gençler de işçi gençlik, köylü gençlik ve avare (lümpen) gençlik olarak kategorize edilmişlerdir. Ancak, okumayan gençlik ile ilgili olarak yapılan bu gibi sınıflandırmalar, bugün itibarıyla daha da çeşitlendmiş ve bazı sınıflar önemini yitirirken, bazılarının önemi artmıştır.

Terör Örgütlerinin Gençliğe Duyduğu İhtiyacın Boyutu ve Gerekçeleri;

Terör örgütlerinin eleman ihtiyacı ile bu örgütlerin gençliğe yönelik faaliyetleri arasında doğrusal bir orantı bulunmaktadır. Çünkü, terör örgütleri açısından, eleman temin etmede en verimli alanların başında gençlik çevreleri gelmektedir. Gençlik çevrelerinin en organizeli olanı ve dolayısıyla en kolay yönlendirilebilen de üniversite gençliğidir.

Öyle ki, gençlik son derece duygusal davranışları itibarıyla en az mantık muhakemesi yapan kesimdir. Gençlikte fedakarlık, ataklık, gözü peklik gibi hasetler en yoğun döneminde bulunmaktadır.

Aileden ve geleneksel çevrelerden kopuş, kendini ispat, yeni ufuklar keşfetme gibi değişimler de yine bu dönemde yaşanan hususiyetlerdir.

Gençleri tuzaklarına düşürmeye kararlı olan terör örgütleri, bu hususiyetlerin analizlerini en ince ayrıntılarına kadar yaptıklarından ve yiğitlik, mertlik, fedakarlık gibi kendilerinde zerresi bulunmayan yüce değerleri istismar ederek, gençleri tabiri caiz ise can evinden vurmaktadırlar. Böylece gençlik özellikle de üniversiteli gençlik, terör örgütlerinin en verimli av sahası haline gelmektedir. Geçmiş tarihlerde birçok terör örgütünün ideolojik mayası dışarıdan gelse de hamuru üniversite kantinlerinde, yurtlarında, derneklerinde yoğrulmuştur.

Örgütlerin asıl yönlendiricileri perde arkasında olsa da fiili liderler üniversitelerin içinde yetişmiştir. Geçmişte faaliyet gösteren ve bugün faal olan örgütlerin liderlerinin, lider kadrolarının büyük bir çoğunluğunun üniversitelerden terk kişiler olduğu bilinmektedir.

Dolayısıyla, terör örgütleri üniversitelerimize birer eleman devşirme, kadro yetiştirme alanı olarak bakmaktadırlar. Gerçekten de belli başlı terör örgütlerinin elemanlarının önemli bir bölümünün, üniversitelerden saflarına kazandırıldığı anlaşılmıştır.

Terör Örgütlerinin Gençliği Elde Etme Yöntemleri;

Terör örgütlerinin gençliğe yönelik faaliyetleri rast gele ve kendiliğinden ortaya çıkan bir olgu değildir. Terör örgütleri, bütün dünyada olduğu gibi ülkemizde de gençliğe son derece bilinçli ve stratejik amaçlar ile yönelmektedirler.

Nitekim,1970'lerin başlarında ortaya çıkan terör eylemlerinin hazırlık ve örgütlenme aşamasında gençlik dinamizminin en zirvede bulunduğu üniversiteler karargah rolü oynamıştır.

Terör örgütleri, öğrenci gençleri daha kolay avlamak ve ihtiyacı olan elemanları temin etmek amacıyla okul derneklerine el atmaktadırlar.

Terör örgütlerinin öğrenci gençleri saflarına çekmek maksadıyla geliştirdikleri yöntemlerden birisi de üniversiteler dışında çeşitli paravan dernekler kurmaktır. Kurmuş oldukları paravan dernekler vasıtasıyla, çeşitli sözde kültürel ve sportif etkinlikler düzenleyerek gençleri saflarına çekmektedir.

Örgütler, gençleri ürkütmemek için, ilk etapta tehlikesi olmayan, basit görevler ile ilişkilerin içerisine çekmekte, akabinde de "Sizler örgütün sırlarına vakıf oldunuz artık örgütün malısınız" diyerek geriye dönüşün kapılarını kapatmaktadır.

Terör örgütlerinin öğrenci gençleri (üniversiteli) saflarına kazanmak amacıyla cinsellik, kültürel farklılıklar, sosyal katmanlar, ekonomik imkanlar, siyasal tercihler, dini inançlar, çeşitli hobiler ve benzeri olguları istismar ettikleri öğrenilmiştir.

Örgüt kadroları haline gelen kızların, erkekleri avlamakta araç olarak kullanıldığı, kültürel olarak yakınlığın, bölgeciliğin, hemşehriciliğin öğrencileri örgüt saflarına çekmede vasıta olarak değerlendirildiği, ekonomik zorlukların aile imkanlarındaki yetersizliklerin temel istismar konuları olduğu bilinen hususlardandır.

Öte yandan, ailelerin siyasal tercihleri ve inanç yapısının da gençlerin gruplaşmalarında olduğu gibi terör örgütlerinin önemle üzerinde durarak öğrencilere yaklaşmada kullandıkları bir yol olduğu bilinmektedir. Yine öğrencilerin okumaya düşkünlük, yazma hevesi, liderlik dürtüleri, silah merakı ve benzeri özel ilgi alanlarını terör örgütlerinin tuzak kurarken değerlendirdikleri hususlardandır.


Sonuç olarak ;

Gençlerimiz, terör örgütlerinin oluşturduğu tuzaklara karşı son derece uyanık olmalı, hazırlanan tuzakların ilk etapta cazip, eğlenceli gibi görünse de, terör örgütlerinin uzattığı elin, öldürücü darbeyi gizleyen oltanın ucundaki yem gibi olduğunu akıldan çıkarmamalıdır.

Bir üniversite öğrencisinin karşı karşıya bulunduğu problemleri ne türden olursa olsun, masum insanları, kadınları, çocukları, ihtiyarları kurşuna dizen, okulları yakan, öğretmenleri öldüren, bölgeye hizmet götüren işçiyi, mühendisi öldüren, iş makinelerini tahrip eden, bu ve benzeri eylemleri faaliyetlerinin esası olarak benimsemiş olan terör çetelerinin peşine takılması anlaşılır gibi değildir.

Hedefteki Gençlik;

Türkiye, tarihi geçmişi ve jeopolitik konumu nedeniyle dünya güç odaklarının siyasal, kültürel ve sosyo-ekonomik çıkar çatışmalarının merkezinde bulunmaktadır. Bu nedenle Türkiye sürekli iç ve dış tehdide maruz bir ülkedir.

Bilindiği gibi ülkemize yönelik tehditler I. ve II. Dünya Savaşları'na kadar kendini silahlı tehditler olarak gösteriyordu. I. ve II. Dünya Savaşları'nda kullanılan silahların telafisi mümkün olmayan maddi ve manevi kayıplara yol açması nedeniyle silahlı tehditlerin yerini psikolojik tehditler almıştır.

Özellikle 20. yüzyılın ikinci yarısından sonra kitle iletişim araçlarının baş döndürücü bir hızla gelişmesi ülkeler arasındaki sınırları kaldırarak dünyamızı global bir köy haline getirmiştir. Sınırlar artık eskisi kadar güvenli değildir. Çünkü günümüzün dünyasına uydular aracılığıyla yayın yapan radyo ve televizyon istasyonları hakim durumdadır.

Eskiden ateşli silahlar insanların fiziki bütünlüğünü tehdit ediyordu. Psikolojik silahlar ise sadece insanların fiziki bütünlüğünü değil, bir toplumu toplum yapan ekonomik, politik, askeri ve kültürel tüm değerleri ile fertlerin zihnini, kalbini ve ruhunu tehdit etmektedir.

Bu bağlamda 1950'lerden günümüze ülkemize yönelik terörizm faaliyetlerinin psikolojik silahların bir sonucu olarak karşımıza çıktığını söyleyebiliriz.

Ülkemizi ekonomik, siyasi ve askeri yönden çökertmek isteyen bazı emperyalist devletlerin en önemli aracı terör örgütleri olmuştur.

Terör örgütleri maddi ve manevi desteği dış mihraklardan alırken, ayakta kalabilmek için muhtaç olduğu insan kaynağını da 14-25 yaş grubundaki özellikle lise ve üniversite çağındaki gençlerimizden sağlamaktadır.

Hedefteki Gençliğin Psikolojik Özellikleri;

Çocukluktan ergenliğe adım atan gençlerde ilk değişiklikler önce fizyonomilerinde başlamaktadır.

Fizyonomideki bu ani değişiklikler, ellerin, ayakların büyümesi, burnun ve çenenin büyümesi, vücuttaki kıllanma, sesteki değişiklikler vs. genci tedirgin etmeye başlar. Özellikle fizyonominin orantısız bir görünüm arz etmesi gencin psikolojik yapısını da etkilemektedir.

Bu çağdaki gençler;

Fiziki özelliklerinde meydana gelen ani değişikliklerden dolayı kendilerini değersiz görürler ve güvensizlik duygusu taşırlar.

Duyguları çabuk iniş çıkış gösterdiğinden çabuk sevinir, çabuk üzülür, birden sinirlenir, olur olmaz şeyleri sorun yaparlar. Bu nedenle tepkileri önceden kestirilemez.

Alıngan davranıp hiç eleştiriye gelemezken ana-babalarını yerli yersiz eleştirmeye başlarlar.

Sürekli bir gidiş geliş içerisinde, maceracı ve kabına sığmaz bir ruh yapısına sahip olduklarından gelgeç hevesleri çoğalmıştır.

Bencilleşirler, istekleri artar, konan yasakları saçma, kendine tanınan hakları yetersiz bulurlar.

Ana-babadan devlete varana kadar otoriteyi temsil eden her şeye başkaldırma eğilimi taşırlar.

Coşkulu, hayalci, idealisttirler. Duygu ve düşüncelerini inançla savunur, haksızlıklara karşı acımasız bir tutum takınır, yaşanan gerçeklere pek aldırmadan toplum düzeni birden değişsin, eşitsizlikler ortadan kalksın isterler.

Ana Babalardan Terör Örgütlerine;

İlkokul yılları uyumlu geçen bir çocuğun ergenlikle birlikte tepkilerinde ve davranışlarında beliren değişmeler pek çok ana-babayı hazırlıksız yakalar ve şaşırtır. Çünkü ana-babalar çocuk büyüdükçe daha uslanır, daha az sorun çıkarır sanırlar. Her şeyin yoluna girdiğini sandıkları bir dönemde birden ortaya çıkan huysuzluklara, tedirginliklere ve nedensiz öfke patlamalarına bir türlü anlam veremezler. Eve dilediği gibi girip çıkan, hiç bir şeyi beğenmeyen, en ılımlı uyarılara sert karşılıklar veren genç karşısında soğukkanlı kalamazlar. Çünkü gençteki değişmeyi ergenlik çağına bağlamak istemezler. Ana-babalar bu yüzden çocuklarını problemli görmeye başlarlar. Halbuki bu dönemde gençlerin gösterdiği tutarsız davranışlar gelişim psikologlarınca bir hastalık olarak değil, olağan bir bunalım olarak değerlendirilmektedir.

Gençlerin yaşadıkları bu bunalım kendi benliğini, kişiliğini ve kimliğini bulma bunalımıdır. Genç, yeni savunma yolları geliştirmekte, özgür denemeler yapmakta, iç ve dış baskıların üstesinden gelmeye çalışmaktadır.

Genç kendi kendini yeniden keşfetmenin, kabuk değiştirmenin sancılarını çekmektedir. Çünkü başkalarından farklı olmak kolay değildir. Özgür ve bağımsız olmayı istemek kolay, ancak bağımsızlığını nasıl kullanacağını bilmek güçtür.

Bu yüzden genç ana-babasına baş kaldırarak, "Ben sizin tıpkınız olmak istemiyorum. Kendime has benliğimin, kişiliğimin ve kimliğimin olmasını istiyorum." mesajını vermektedir.

Bu mesajı anlamak istemeyen ana-babalar bir türlü çocuklarının büyüdüğünü kabullenmek istemezler. Tüm bunlarla birlikte ana-babasının kendini sürekli çocuk yerine koymasından, baskıcı ve katı tutumları ile anlayışsızlıkları ve hoşgörüsüzlüklerinden bıkan genç, kendini adam yerine koyduğu, sözünün dinlendiği, ona anlayışlı ve hoşgörülü davranılan bir ortam aramaya başlar. Terör örgütleri, gencin bu kritik dönemde gösterdiği ruh haletinden yararlanmak için beklentilerine cevap verecek ortamları en iyi şekilde hazırlamaktadırlar.

Terör örgütleri gençleri kazanmada yüz yüze propaganda metotlarını kullanmaktadırlar. Yapılan propagandalardan etkilenen genç, kendini kanıtlamanın en kolay ve en tehlikeli yoluna girerek kendi gibi öfkeli ve beklemeye tahammülü olmayan gençlerle yasa dışı örgütlerde yazgısını birleştirmiş olur.